*46 AHKÂF SÛRESİ 15-35 MEALİ N066 M046
15 Biz insana, anne ve babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Annesi onu zor taşıdı ve zor doğurdu. Onun (çocuğun anne karnında) taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır. Nihâyet o olgunluk çağına varıp, kırk yaşına erişince: "Rabbim bana, anne ve babama verdiğin nimetler için, beni şükretmeye ve hoşnut olacağın işler yapmaya sevk et. Benim için zürriyetimi de ıslah et. Ben sana tevbe ettim ve ben Müslümanlardanım."dedi.
16 İşte onlar Cennet yaranı içinde amellerinin en güzeliyle kabul edeceklerimiz ve kötülüklerinden vazgeçeceklerimizdirler. Bu va’d olundukları doğru bir va'addır.
17 Annebabasına: "Yazıklar olsun size. (Kabirden) çıkarılmakla mı beni korkutuyorsunuz? Halbuki benden önce nice çağlar/nesiller gelip geçti" diyen (çocuğa) annebabası, Allah’a yalvararak: "Yazık sana, iman et. Şüphesiz Allah’ın va'di haktır" dediklerinde (çocuk): "Bu ancak öncekilerin masallarıdır" der.
18 İşte bunlar daha önce geçen cin ve insan ümmetleri arasında, haklarında (azap) sözü hak olanlardır. Şüphesiz onlar hüsranda olanlardır.
19 Amellerinin karşılığının verilmesi ve haksızlığa uğratılmamaları için onların (mü'min ve kâfirlerin), her biri için dereceler vardır.
20 Kâfirler ateşe arz olundukları gün: "Siz dünya hayatınızda bütün güzelliklerinizi giderdiniz ve orada faydalandınız. Bu gün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanız ve yoldan çıkmanız sebebiyle alçaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız." (denir).
21 Ad (kavmin) in kardeşini (Hûd'u) hatırla. Hani O kavmini Ahkâf (denilen yer)’da uyarmıştı. Ondan önce de sonra da nice uyarıcılar gelip geçmişti. Onları: "Allah'tan başkasına ibadet etmeyin. Ben sizin için büyük günün azabından korkuyorum!" diye uyarmıştı.
22 (Hûd kavmi) dediler ki: "Sen bizi ilâhlarımızdan çevirmek için mi geldin? Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize va'dettiğin'i (azabı) getir."
23 (Hûd) dedi ki: "Onun (gelecek azabın) ilmi Allah katındadır. Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ ediyorum. Fakat ben sizi cahil bir toplum olarak görüyorum."
24 Onu (azabı), vadilerine doğru gelen bir bulut halinde gördüklerinde: "İşte bu bulut bize yağmur yağdıracak" dediler. Hayır o sizin acele gelmesini istediğiniz şey (azap) dir. O, içinde acıkli bir azap olan rüzgârdır.
25 O (Rüzgâr), Rabbinin emriyle her şeyi yerle bir eder. Meskenlerinden başka hiç bir şey görünmez oluverdi. İşte suçlu bir toplumu böyle cezalandırırız.
26 And olsun, onlara öyle yerleşim yerleri vermiştik ki, size o yerleri vermedik. Onlar için kulaklar, gözler ve gönüller vermiştik. Onların kulakları da, gözleri de, gönülleri de hiçbir şekilde onlara fayda vermedi. Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alay ettikleri şey onları kuşattı.
27 And olsun ki çevrenizdeki şehirlerden bir kısmını helâk ettik. Belki dönerler diye âyetleri tekrar tekrar açıkladık.
28 Allah'a yaklaştırmak için Allah'tan başka edindikleri ilâhlar onlara yardım etmeli değil miydi? Hayır onlar (ilâhlar), onlardan savuşup gittiler. Bu onların uydura geldikleri bir uydurmadır.
29 Hani cinlerden bir grubu Kur'ân dinlemek üzere sana sevk etmiştik. Kur'ân'ı dinlemeye hazır olduklarında (birbirlerine) "Susun" demişlerdi. Okuma bitince uyarıcı olarak kavimlerine döndüler.
30 (Kavimlerine şöyle) dediler: "Ey kavmimiz, biz Musa'dan sonra indirilen, kendinden öncekileri tasdik eden, hakka ve doğru yola götüren bir kitap işittik.”
31 "Ey kavmimiz, Allah'ın davetçisine uyun ve O’na iman edin ki, günahlarınızı afvetsin ve acıklı bir azaptan sizi kurtarsın."
32 Kim Allah'ın davetçisine uymazsa yeryüzünde O’nu aciz bırakamaz. O’ndan başka onun dostları da yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklığın içindedirler.
33 Gökleri ve yeri yaratan, onları yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri diriltmeye kadir olduğunu görmediler mi? Evet, O her şeye gücü yetendir.
34 Kâfirler ateşe arz olundukları gün : ‘Bu gerçek değil miymiş?" (denir) onlar: "Rabbimize yemin olsun ki evet (gerçekmiş)" derler. (Allah): "İnkârcı olmanız sebebiyle buyurun azabı tadın" der.