M. Avunduk: ‘Bu nasıl bi aristokrasi kardeşim? Arjantin Sineması’na hakim olmak, Brezilya Sineması’na hakim olmak, Peru Sineması’na hakim olmak!’  

M. Menteş: ‘Şimdi Mete bey..’  

E. Serbes: ‘Murat Menteş için söylersek öyle bütün sinemalara hakim değildir. Bana sorun ben onun hakim olduğu, mesela Kore Sineması’na çok hakimdir.’  

K. Çaydamlı: ‘Latin derseniz anlıycam.’  

E. Serbes: ‘Latin falan çok hakimdir. Senin yerine konuşuyorum yani burada.’  

K. Çaydamlı: ‘Geniş kalça hassasiyeti var diye düşünebilirim.’  

M. Avunduk: ‘Belki geniş kalça hassasiyetinden oluyordur. Hmmmmm.'  

E. Serbes: ‘Bir insan Latin Sineması’na neden hakim olur, onları da konuşmak lazım!’  

M. Avunduk: ‘Ama bugün Menteş’e laf eden yarın öbür gün herhangi bir çarşı köşesinde çarpılır onu da söyleyeyim! Ben o yüzden bu Menteş’i taşıyorum. Menteş, Menteş, tövbe, tövbe..Lafını ettiğiniz şeye dikkat edin! Çarpılırsın Kadıköy burası Kadıköy.’  

E. Serbes: ‘Burası Kadıköy, ters bir yermiş. Biz de öyle geldik ama bakıcaz artık.’  

K. Çaydamlı: ‘Menteş, eyvallah.’  

M. Menteş: ‘Eyvallah abiler, iyi yayınlar. Sesinizi duymak çok güzel. Hoşçakalın beyler.’  

E. Serbes: ‘Çok seviyoruz seni Menteş, çok seviyoruz.’  

M. Menteş: ‘Bilmukabele, bilmukabele abiler, eyvallah.’