N1 – Gemiler ve hayalim Çocukluğumdan beri gemileri izlemekten büyülenirdim. Kıyılardan ince ve uzun gondolların süzüldüğünü görüyordum. Bu canlı renklerdeki zarif teknelere binmek çok hoşuma gidiyordu. Taa o zamanlarda trompet sesiyle uzun yolculukları, demir atmayı, yelkenleri şişiren rüzgar ile yelken açmayı, kırmızı küreklere vurmayı, yeni birçok insanla tanışmak için açık denizlere açılmayı hayal ediyordum.
N2- Gemi, okulum On yedi yaşında kadırgada yelken açmaya başladım. Denizcilik ve ticaret benim aşina olduğum şeylerdi. Babam ve amcam Doğuya ve Konstantinopolis’in ötesiyle ticaret yapıyorlardı. Upuzun seyahat sırasında gemi benim “okulum” oldu. Tatarca gibi yeni diller öğrendim, farklı kültürlerden insanlarla tanıştım; tıpkı bir okuldaymış gibi yeni bilgiler edindim.
N3 – Doğu’daki macera Doğudaki maceram 1271’de başladı. Küçüklüğümden beri Castello mahallesindeki dünyanın en büyük sanayisi olan tersanede inşa edilen gemiler beni hayran bırakıyordu. Venedik'ten pek çok gemi yola çıkıyordu. Gemide denizciler, kürekçiler, kutsal topraklara giden hacılar, kumaş ve cam tüccarları oluyordu. Yoğun bir ticaret vardı ve ticari ilişkiler çok daha iyiye gidiyordu.
N4 – Venedik, denizlerin kraliçesi Venedik denizlerin kraliçesi oldu. 11. yüzyıldan beri yelken, kürek ve büyük bir ambarla donatılmış kadırgalardan oluşan güçlü bir filosu vardı. Gemilerin İki görevi vardı: mal taşımak ve savaş halinde savunmak. Ayrıca güvertenin üstünde ve altında iki sıra kürekçi bulunan hafif ve hızlı Bizans modeli olan ünlü dromon da vardı. Bir kürekte iki kürekçi kürek çekiyordu; toplamda yüz elli kişiydi.