
Sign up to save your podcasts
Or
Kalp hastalıkları, Alzheimer, demans ve diyabet gibi birçok hastalıkla ilgili olarak, yaşlanma nedeni olarak kabul edilir. Yaşlanmanın kaçınılmaz olduğunu düşünürüz, ancak aslında bu hastalıkların büyük bir kısmı yaşlanma sürecinin doğal sonucu değildir. Bu hastalıklar ortaya çıktığında tedavi etmeye çalışırız, ancak gerçek neden üzerinde düşünmeyiz.
Peki, yaşlanmayı önlemek mümkün mü? Öncelikle, yaşlanmanın faktörlerini anlamamız gerekiyor. Genetik faktörler özellikle yaşlanmamıza katkıda bulunur. DNA, 2 metre uzunluğunda bir kimyasaldır ve hücre çekirdeğinde mikroskopla bile görülemez. Bunun için, DNA katlanma mekanizması vardır ve süper sarmal biçimde çekirdekte bulunur. Bu sarma, embriyoda ya da anne karnında oluşan her hücreye özgü olarak farklı katlanır ve genlerin üzeri işaretlenir. Örneğin, karaciğer hücresinden gözünüzdeki DNA'ya kadar, tüm hücrelerin DNA'sı aynı olsa da, her bir hücrenin farklı genetik özellikleri vardır. Bu, DNA işaretlemesi adı verilen bir süreçtir. Anne karnında DNA işaretlenir (metilasyon) ve bu işaretler, DNA'nın ne olacağını belirtir.
Ancak yaşlılıkla birlikte, hücreler bu işaretlerini kaybeder. Defalarca kopyalandıkları için, hücreler artık kimliklerini kaybederler. Karaciğer hücresi artık kim olduğunu unutur ve ne yapması gerektiğini bilmez.
Peki, bu durumu tersine çevirebilir miyiz? %80'i kontrol edebileceğimiz genetik etkilerimiz var. %20'si ise anne babamızdan gelir ve değiştiremeyiz. Ancak, beslenme ve egzersiz ile glikoz ve insülin gibi epigenetik faktörler ve DNA işaretlenmesi, büyük ölçüde yönetilebilir.
Kalp hastalıkları, Alzheimer, demans ve diyabet gibi birçok hastalıkla ilgili olarak, yaşlanma nedeni olarak kabul edilir. Yaşlanmanın kaçınılmaz olduğunu düşünürüz, ancak aslında bu hastalıkların büyük bir kısmı yaşlanma sürecinin doğal sonucu değildir. Bu hastalıklar ortaya çıktığında tedavi etmeye çalışırız, ancak gerçek neden üzerinde düşünmeyiz.
Peki, yaşlanmayı önlemek mümkün mü? Öncelikle, yaşlanmanın faktörlerini anlamamız gerekiyor. Genetik faktörler özellikle yaşlanmamıza katkıda bulunur. DNA, 2 metre uzunluğunda bir kimyasaldır ve hücre çekirdeğinde mikroskopla bile görülemez. Bunun için, DNA katlanma mekanizması vardır ve süper sarmal biçimde çekirdekte bulunur. Bu sarma, embriyoda ya da anne karnında oluşan her hücreye özgü olarak farklı katlanır ve genlerin üzeri işaretlenir. Örneğin, karaciğer hücresinden gözünüzdeki DNA'ya kadar, tüm hücrelerin DNA'sı aynı olsa da, her bir hücrenin farklı genetik özellikleri vardır. Bu, DNA işaretlemesi adı verilen bir süreçtir. Anne karnında DNA işaretlenir (metilasyon) ve bu işaretler, DNA'nın ne olacağını belirtir.
Ancak yaşlılıkla birlikte, hücreler bu işaretlerini kaybeder. Defalarca kopyalandıkları için, hücreler artık kimliklerini kaybederler. Karaciğer hücresi artık kim olduğunu unutur ve ne yapması gerektiğini bilmez.
Peki, bu durumu tersine çevirebilir miyiz? %80'i kontrol edebileceğimiz genetik etkilerimiz var. %20'si ise anne babamızdan gelir ve değiştiremeyiz. Ancak, beslenme ve egzersiz ile glikoz ve insülin gibi epigenetik faktörler ve DNA işaretlenmesi, büyük ölçüde yönetilebilir.