Lem'alar Mecmuası

(104) 23. Lem'a/4, Sh 191 | 3.Kelime | Mevcudatın kör, sağır, düşüncesiz olan tabiata isnâdı muhaldir


Listen Later

Üçüncü Kelime: اِقْتَضَتْهُ الطَّب۪يعَةُ yani, tabiat iktizâ ediyor, tabiat yapıyor. İşte bu hükmün çok muhâlâtı var. Numûne için üçünü zikrediyoruz.Birinci Muhâl: Ekser mevcûdâtta, hususan zîhayatta görünen basîrâne ve hakîmâne olan san‘at ve îcâd, Şems-i Ezelî’nin kalem-i kader ve kudretine verilmezse, belki kör, sağır, düşüncesiz olan tabiata ve kuvvete isnâd edilse lâzım gelir ki; tabiat, îcâd için her şeyde hadsiz ma‘nevî makine ve matbaaları bulundursun; veyahud her şeyde, kâinâtı halk ve idare edecek bir kudret ve hikmet dercetsin. Çünkü nasıl, şemsin cilveleri ve akisleri, zemin yüzündeki zerrecik cam parçalarında ve katrelerde görünüyor. Eğer o misâlî ve aksî güneşçikler, semâdaki tek güneşe isnâd edilmezse lâzım gelir ki, bir kibrit başı yerleşmeyen bir zerrecik cam parçasında, tabîî ve fıtrî, hem güneşin hâsiyetlerine mâlik, zâhiren küçük, ma‘nen çok derin bir güneşin hâricî vücûdunu kabûl ederek, zerrât-ı züccâciye adedince tabîî güneşleri kabûl etmek lâzım geldiği gibi; aynen bu misâl gibi, mevcûdât ve zîhayat doğrudan doğruya Şems-i Ezelî’nin cilve-i esmâsına verilmezse, herbir mevcûdda, hususan herbir zîhayatta hadsiz bir kudret ve irâde ve nihâyetsiz bir ilim ve hikmet taşıyacak bir tabîî kuvveti, âdetâ bir ilâhı içinde kabûl etmek lâzım gelir. Bu tarz fikir ise, kâinâttaki muhâlâtın en bâtılı, en hurâfesidir. Hâlik-ı Kâinât’ın bir sineğe müteveccih san‘atını, mevhûm, ehemmiyetsiz, şuûrsuz bir tabiata veren insan, elbette yüz def‘a hayvandan daha hayvan, daha şuûrsuz olduğunu gösterir.İkinci Muhâl: Eğer gāyet intizâmlı ve mîzânlı, san‘atlı ve hikmetli şu mevcûdât; nihâyetsiz Kadîr ve Hakîm bir zâta verilmezse, belki tabiata isnâd edilse lâzım gelir ki; tabiat, herbir parça toprakta, Avrupa’nın umum matbaaları ve fabrikaları adedince makineleri ve matbaaları bulundursun, tâ o parça toprak, menşe’ ve tezgâh olduğu hadsizSayfa 192çiçeklerin ve meyvelerin yetişmelerine ve teşkîllerine medâr olabilsin. Çünkü çiçekler için saksılık vazîfesini gören bir kâse toprak içine tohumları nöbetle atılan umum çiçeklerin birbirinden çok ayrı olan şekil ve hey’etlerini teşkîl ve tasvîr edebilir bir kābiliyeti, bilfiil görülüyor. Eğer Kadîr-i Zülcelâl’e verilmezse; o vakit, o kâsedeki toprakta, herbir çiçek için ma‘nevî, ayrı, tabîî bir makine bulunmazsa, bu hâl vücûda gelemez. Çünkü tohumların nutfeler ve yumurtalar gibi, maddeleri birdir. Yani müvellidü’l-mâ, müvellidü’l-humûza, karbon, azotun intizâmsız, şekilsiz, hamur gibi halîtasından ibâret olmakla beraber; hava, su, harâret, ziyâ dahi, herbiri basit ve şuûrsuz ve her şeye karşı sel gibi bir tarzda gittiğinden, o hadsiz çiçeklerin teşkîlleri ayrı ayrı ve gāyet muntazam ve san‘atlı olarak o topraktan çıkması, bilbedâhe ve bizzarûre iktizâ ediyor ki; o kâsede bulunan toprakta, Avrupa kadar, küçük mikyâsta ma‘nevî matbaalar ve fabrikalar bulunsun. Tâ ki, bu kadar hayatdâr kumaşları ve binlerle ayrı ayrı nakışlı mensûcâtları dokuyabilsin. İşte tabîiyyûnun fikr-i küfrîleri, ne derece dâire-i akıldan hâriç saptığını kıyâs et. Ve tabiatı mûcid zanneden insan sûretindeki ahmak sarhoşların, “Mütefennin ve akıllıyız!” diye da‘vâ ettikleri akıl ve fenden ne kadar uzak düştüklerini; ve mümteni‘ ve hiçbir cihetle mümkün olmayan bir hurâfeyi kendilerine meslek ittihâz ettiklerini gör, gül ve tükür!Eğer desen: “Mevcûdât tabiata isnâd edilse böyle acîb muhâller oluyor ve imtinâ‘ derecesinde müşkilât olur; acaba Zât-ı Ehad ve Samed’e verildiği vakit, o müşkilât nasıl kalkıyor? Ve o suûbetli imtinâ‘, o suhûletli vücûba nasıl inkılâb eder?”Elcevab: Birinci muhâlde nasıl ki, güneşin cilve-i in‘ikâsını ve feyzini ve te’sîrini en küçük zerrecik camdan tut, tâ en büyük bir denizin yüzüne kadar kemâl-i suhûletle ve külfetsiz misâlî güneşciklerle gāyet kolaylıkla gösterdikleri halde, eğer güneşten nisbetleri kesilse; o vakit herbir zerrecikte, tabîî ve bizzât bir güneşin hâricî vücûdu imtinâ‘ derecesinde bir suûbetle olabilmesi, kabûl edilmek lâzım gelir. Öyle de; her mevcûd, doğ...

...more
View all episodesView all episodes
Download on the App Store

Lem'alar MecmuasıBy Av. Ali Kurt