Davetul İslam

1062 - Zühd ve Takvaya Sarılmak - Cuma Hutbesi - Necati Koçkesen


Listen Later

NEFSİN HEVÂ'SINI (İSTEK VE ARZULARINI) İSLÂM'A TÂBÎ KILMAK
Sözlükte “istek, heves, meyil, sevme, düşme” gibi anlamlara gelen hevâ kelimesi terim olarak “nefsin, akıl ve din tarafından yasaklanan kötü arzulara karşı olan eğilimi” yahut “doğruluk, hak ve faziletten saparak haz ve menfaatlere yönelen nefis” mânasında kullanılmıştır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “hvy” md.; et-Taʿrîfât, “el-hevâ” md.; Tehânevî, Keşşâf, II, 1543; İbnü’l-Hatîb, I, 339-340).
İnsanın nefsânî arzu ve düşüncelerine hevâ denilmiştir. İnsan dünya hayatı içinde hevâ ve hevesine meylettikçe, Hakk’a olan ahdine vefâsızlık eder. Şehvet rüzgârına kapıldıkça, iffete olan sadâkatinde kopmalar başlar. Öfke kasırgalarına kapıldıkça, akıl başından uçar gider.
Unutmayalım ki nefis insana devamlı kötülüğü emreder. Nitekim bu, Yusuf sûresi 53. âyetinde açıkça belirtilerek:
"(Bununla birlikte) nefsimi temize çıkarmıyorum. Şüphesiz, Rabbimin esirgediği dışında nefis sürekli kötülüğü emredicidir. Doğrusu Rabbim bağışlayandır, rahmet edendir." buyrulmuştur.  Nefsin islâmâ zıt olan bütün arzu ve istekleri hevâdır. Hevâya tâbî olmak demek Allah'ın emir ve yasaklarının dışına çıkmak demektir.
Peygamber Efendimiz de mü'minleri nefsin hevâ ve hevesine karşı dâimâ îkaz etmiştir. Nitekim bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Ümmetim adına en çok korktuğum şey; nefislerinin hevâlarına uymalarıdır.” (Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, I, 12)
Başka bir rivâyette de şöyle buyrulmuştur:
“Akıllı kişi, nefsine hâkim olup onu hesaba çekerek ölüm ötesi için çalışandır. Ahmak da nefsini hevâsına tâbî kıldığı hâlde Allah’tan (hayır) umandır.” (Tirmizî, Kıyâmet, 25; İbn-i Mâce, Zühd, 31)
Nefsin hevâ ve hevesine uymak, âdetâ Allâh’a şirk koşmaktır. Çünkü Rabbi, Hâlık’ı ve İlâh’ı olan Allâh’ın emirlerini bırakıp; kendi nefsinin arzularını yerine getiren ve nefsinin bâtıl düşüncelerine tâbî olan kişi, kendi nefsini ilâh edinmiş demektir. Bu sebepten âyet-i kerîmede şöyle buyrulmuştur:
“(Ey Rasûlüm!) Nefsânî arzularını kendisine ilâh edinen kimseyi gördün mü? Artık ona Sen mi vekil olacaksın?” (el-Furkān, 43)
Abdullah b. Amr b. el-Âs radıyallahu anhumâ, “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu” demiştir:
“Arzuları (hevâsı) benim getirdiğime (İslâm'a) uymadıkça hiçbiriniz (gerçek mânâda) mümin olamaz.” (Fethu'l Bârî, 1/65)
Hevâsını İslâm'a tâbî kılmak şu demektir: Nefis islâma zıt olan şeyleri arzu ettikçe kul onun arzu ve isteklerine aykırı hareket edecek ve o konuda Allah'ın emirlerine uyacaktır. Mesela, nefis içki içmeyi arzularsa Allah'ın yasağını hatırlayarak içmeyecek, zinayı arzularsa yapmayacak, fâiz almayı arzu ederse almayacak, namaz kılmamayı arzularsa kılacak, oruç tutmamayı isterse tutacak. İşte bu nefsin hevâsını İslâm'a tâbî kılmak demektir. Nefsin istek ve arzularına uymak nefsi ilahlaştırarak kişiyi cehenneme sürüklerken nefsin hevâsına muhâlefet ederek Allah'ın emir ve yasaklarına tâbî olmak ise Allah'ın rızasını, dolayısı ile de cenneti kazandırır.
Şeytân'ın ve Nefsimizin şerrinden Allah'a sığınırız.
#,slam #tevhid #cuma
...more
View all episodesView all episodes
Download on the App Store

Davetul İslamBy Necati Kockesen