Vela(dostluk), meşru mazaret olmadıkça kafir ve müşrik toplumdan beri olup Müslümanların diyarına hicret etmek, Müslümanların cemaatine katılıp onlarla beraber olmak, kendisi için istediğini mü’min kardeşleri için de istemek, onlara karşı erdemli ve güzel ahlâklı olmak, hastaları ziyaret etmek, cenazelere katılmak, koruyup kollamak, kardeşleri yanında bulunmadığı zamanlarda hakkında kötü bir söz duyduğunda eğer delili yoksa hüsnü zân etmek, onlara yapılacak her türlü kötülüğü engelleyip uzak olmak, onların kusur ve hatalarını araştırmamak, aralarındaki husumetleri bitirip kardeşliklerini pekiştirmek ve onlara en güzel şekilde Allah’ın dinine çağırıp nasihat etmekle olur.
Bera(düşmanlık) ise muvahhidlerin atası İbrahim aleyhisselam gibi şirkten, küfürden ve bunların ehlinden, putlardan, tağutlardan beri olup onlara düşmanlık göstermek, onlardan nefret etmek, onlarla en ağır şekilde savaşmak, fitne çıkaran herkesi düşman bellemek, Allah dışında tapılan her şeyden, fiillerinden ve faillerinden beri olup bunlara düşmanlık ilan etmekle olur.
اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا الَّذٖينَ يُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ
وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَࣖ
Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.
Kim Allah'ı, Rasûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır. (Maide 55-56)
قَدْ كَانَتْ لَكُمْ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ فٖٓي اِبْرٰهٖيمَ وَالَّذٖينَ مَعَهُۚ اِذْ قَالُوا لِقَوْمِهِمْ اِنَّا بُرَءٰٓؤُ۬ا مِنْكُمْ وَمِمَّا تَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِؗ كَفَرْنَا بِكُمْ وَبَدَا بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمُ الْعَدَاوَةُ وَالْبَغْضَٓاءُ اَبَداً حَتّٰى تُؤْمِنُوا بِاللّٰهِ وَحْدَهُٓ اِلَّا قَوْلَ اِبْرٰهٖيمَ لِاَبٖيهِ لَاَسْتَغْفِرَنَّ لَكَ وَمَٓا اَمْلِكُ لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ شَيْءٍؕ رَبَّـنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَصٖيرُ
İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki: «Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir.» Şu kadar var ki, İbrahim babasına: «Andolsun senin için mağfiret dileyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez» demişti. (O müminler şöyle dediler: ) Rabbimiz! Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır. (Mümtehine 4)
Yukarıda Maide suresinden zikredilen ayet Müslüman üzerine vacib olan dostluğu, Mümtehine suresindeki ayet ise vacib olan düşmanlığı açıklamaktadır. Allah için sevip buğz etmek uluhiyyet tevhidi olgusunun içine dahildir.
Rasûlullah ﷺ şöyle buyurmuştur:
“İmanın en sağlam ipi, Allah için dost olup düşmanlık etmek ve O’nun için sevip nefret etmektir.” (Tabarani, Mu'cemü'l-Kebîr, 11537. Elbani hasen demiştir: es-Silsiletü’s-Sahiha, 998.)
Bu davranış Allah’ın inanan kullarına aittir. Biz Müslümanlar, Allah kimi sevmemizi veya kimden nefret etmemizi emretmişse, onları sever veya nefret ederiz. Bu duygu hadiste de geçtiği üzere imanın en sağlam ipidir. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır;
يَٓا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارٰٓى اَوْلِيَٓاءَۘ بَعْضُهُمْ اَوْلِيَٓاءُ بَعْضٍؕ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاِنَّهُ مِنْهُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَ
فَتَرَى الَّذٖينَ فٖي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسَارِعُونَ فٖيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشٰٓى اَنْ تُصٖيبَنَا دَٓائِرَةٌؕ فَعَسَى اللّٰهُ اَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ اَوْ اَمْرٍ مِنْ عِنْدِهٖ فَيُصْبِحُوا عَلٰى مَٓا اَسَرُّوا فٖٓي اَنْفُسِهِمْ نَادِمٖينَؕ
Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Zira onlar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafını tutarlar). İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez.
Kalblerinde hastalık bulunanların: «Başımıza bir felâketin gelmesinden korkuyoruz» diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih, yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır. (Maide 51-52)
Bu ayetlerde bahsi geçen hastalık, münafıklıktır. Onlar Yahudi ve Hristiyanların dostu olmak için yanıp tutuşurlar. Kâfirlerle ve müşriklerle dost olmaya çalışır ve başlarına felaket gelmesinden korkarlar. Onlara dost olarak ihsanlarına ulaşmayı umarlar. Böylece her an zillet içinde yaşarlar.
Yine Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
وَيَقُولُ الَّذٖينَ اٰمَنُٓوا اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ الَّذٖينَ اَقْسَمُوا بِاللّٰهِ جَهْدَ اَيْمَانِهِمْۙ اِنَّهُمْ لَمَعَكُمْؕ حَبِطَتْ اَعْمَالُهُمْ فَاَصْبَحُوا خَاسِرٖينَ
(O zaman) iman edenler: «Bunlar mıdır sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle yemin edenler?» diyeceklerdir. Onların bütün yaptıkları boşa gitmiştir de kaybedenlerden olmuşlardır. (Maide 53)