Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e İttibâ Edenler
Allah’ın muhabbetini elde edebilmek için en mühim rehber, Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’dir. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız hemen bana tâbî olun ki Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı mağfiret eylesin! Allah, Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” (Âl-i İmrân 3/31)
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz’e ittibâ etmek, onun sünnet-i seniyyesine tâbî olmak; bizi Allah’ın sevgisine eriştirmektedir. Zira Allah Rasûlü (s.a.v); yaşayan, canlı bir Kur’ân-ı Kerim’dir. Onun muazzam ve mükemmel ahlâkı, Kur’ân’dır. Kelâmullah olan Kur’ân’ı yaşayanlar ise onun sahibi olan Allah tarafından sevilirler. Allah’ı sevmenin en büyük göstergesi de O’nun kelâmına ve elçisine uymaktır.
Mü’minler
Allah’ın sevgisinin anahtarı, olmazsa olmaz şartı; tâlim buyurduğu esaslar ile kulun kendisine samimî bir kalp ile inanması, yani sahih bir îmandır. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Allah mü’minlerin dostudur.” (Âl-i İmrân 3/68. Bkz. el-Bakara 2/257)
“Allah, küfürde ve günahta ısrar eden hiç kimseyi sevmez.” (el-Bakara 2/276)
Muhsinler
Allah Teâlâ’nın sevdiği vasıflardan biri de ihsândır. Yani bir işi en güzel şekilde yapmak, cömertlik, infak, iyilikte bulunmak ve Allah’ı görüyormuş gibi kulluk etmektir. Kulluğun ihlâs ve samimiyetle, zâhirî ve bâtınî güzelliğin kemâlinde edâ edilmesidir. Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Allah yolunda infâk ediniz de, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız. Bir de ihsanda bulununuz! Zira Allah, muhsinleri sever.” (el-Bakara 2/195)
Bir rivâyete göre bu âyet-i kerîmenin nüzûl sebebi şudur: Ensâr, tasaddukta bulunuyor, Allah’ın dilediği kadar veriyorlardı. Ancak bir sene kıtlık olunca onlar da sadaka vermeyi azalttılar. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu.[1]
Demek ki Allah Teâlâ, kendi yolunda infâk eden, İslâm’ın yayılması ve öğretilmesi husûsunda tembellik göstermeyerek devamlı gayret eden ve ihsân duygusu içinde hâyatını devam ettirerek insanlara faydalı olmayı şiâr edinen güzel kullarını sevmektedir.
Cenâb-ı Hak, sevdiği takvâ sahibi muhsin kullarının nasıl davrandıklarını ve kendilerine ne mükâfatlar verildiğini şöyle beyan buyurur:
“Rabbinizin mağfiretine mazhar olmak ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup gökler ve yer kadar geniş olan cennete girmek için yarışın! Onlar (takvâ sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda infak ederler, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah ihsân sahiplerini sever. Onlar çirkin bir şey yaptıkları veya kendilerine kötülük ettikleri zaman Allah’ı hatırlarlar da hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlayabilir ki? Onlar, yaptıklarında bile bile ısrar etmezler. İşte onların yaptıklarının karşılığı Rableri tarafından bir bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Onlar orada temelli kalacaklardır. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne güzeldir!” (Âl-i İmrân 3/133-136)
Cenâb-ı Hak diğer âyet-i kerîmelerde muhsinleri şöyle târif eder:
“Nice peygamber vardır ki onunla birlikte birçok Allah erleri savaştılar. Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü gevşemediler, yılmadılar, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever. Onların sözü şunu demekten ibaretti: «Rabbimiz! Günahlarımızdan ve işimizdeki aşırılıklardan ötürü bizi bağışla, sebatımızı arttır, kâfir topluluğa karşı bize yardım et!» Bu yüzden Allah onlara dünya nimetini ve âhiret nimetinin de güzelini verdi. Allah muhsinleri sever.” (Âl-i İmrân 3/146-148)
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz de ihsan şuurunu muhtelif yönleriyle tarif ederek, onun Allah’ın muhabbetine vesile olduğunu beyan buyuruyor:
“Allah (c.c), sizden biri bir iş yaptığında onu sağlam ve güzel yapmasını sever.”[2]
“Allah Teâlâ; cömerttir, cömertliği sever.”[3]
Tevekküle Sıkı Sarılanlar
Âyet-i kerimede şöyle buyrulur:
“Sen onlara sırf Allah’ın lutfu sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah’a tevekkül et, doğrusu Allah kendisine tevekkül edenleri sever.” (Âl-i İmrân 3/159)
Çok Tevbe Edip Çok Temizlenenler
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Şüphesiz Allah çok tevbe edenleri sever ve çok temizlenenleri sever!” (el-Bakara 2/222)
Temizlik hem beşerî bir mürüvvet hem de şerʻî bir vazifedir. Allah Teâlâ, hem zâhiri temizliğe dikkat ederek abdest ve guslüne ihtimâm gösteren, hem de nefsini günah, isyan, cimrilik ve tembellik gibi kötü hasletlerden tezkiye ederek mânevî temizliğe önem veren, yaptığı her işi takvâ temeli üzerine binâ eden kullarını sever.[4]
Ehli Sünnet akaidi Oynatma Listesi:
https://youtube.com/playlist?list=PLw_dec0EVOjqEMFoCzH9ryXXvAlY0iZhA&feature=shared