NEDEN BÖYLEYİZ?
Aslında Kurân’a ve sünnete baktığımız zaman bu nedenleri apaçık görmemiz mümkündür. Fakat Kur’ân’a, sünnete bakılması gerektiği gibi bakmadığımız, baksak bile o ikisindeki yol göstermelere göre hareket etmediğimiz için durumumuzda hiçbir değişiklik olmamaktadır. Gelin, şimdi Kur’ân’a ve hadislere bakarak neden böyle olduğumuzun cevablarını görmeye çalışalım. Allah azze ve celle şöyle ferman etmişti:
وَاَط۪يعُوا اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ وَاصْبِرُواۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَۚ
“Allâh’a ve Resûl’e itaat edin! Birbirinizle çekişmeyin! Yoksa korkuya kapılırsınız da (güç, kuvvet, devlet ve sâhip olduğunuz nîmetler elinizden) gider. Sabredin; çünkü Allâh sabredenlerle berâberdir.” (el-Enfâl, 46)
Kadınlarımız, kızlarımız kendilerine göre güya tesettürlüydüler ama tesettürleri İslâma göre tesettür değildi. Gözlerinde aksesuar bir gözlük, yüzlerinde makyaj, dudaklarında ruj, başları deve hörgücü gibi caddelerde arzı endam ediyorlardı. Müslüman olduklarını, hattâ tevhid ehli olduklarını söylüyorlardı ama feministçe bir yaşamı da bırakmıyorlardı. Boşandıkları zaman hemen mal paylaşımı ve sürekli nafaka için küfrün mahkemelerine koşuyorlar, Allah’ın bu konudaki hükümlerine hiç aldırış etmiyorlardı. Babaları anaları ölsün de bir görün, şer’î taksime aslâ yanaşmıyorlar hemen yine tâgutların mahkemelerine koşuyorlar ve küfür mahkemelerinden eşit miras taksimi talep ediyorlardı. Bu halleri ile âdetâ; “ey Allah, sen bana az veriyorsun, benim için adaletsizlik yapmışsın, ben de senin hükmünü bırakıyorum ve küfür sistemlerinin hükmüne mürâcaat ediyorum”, diyorlardı. Ama Müslüman olduklarını iddiâ etmeye de devam ediyorlardı.
Hükümde kâfirlerin hükmüne râzı olundu. Kendi aralarında hukûkî bir anlaşmazlık olduğunda şeriata gitmeleri gerekirken hemen tâgûtî mahkemelere koştular. Müslüman olduğunu iddia edenler küfür kanunları ile hükmedeceklerini bildikleri halde çocuklarının hâkim ve savcı olmaları için çalıştılar. Hâkim veya savcı olduğu zaman da “çok şükür, oğlum veya kızım nihâyet hâkim oldu, savcı oldu” diye bir de şükrettiler. Çocukları Allah’ın şeriatına aykırı hüküm verecekleri halde yani Allah’a savaş açacakları halde bir de Allah’a şükrettiler. Oysa Allah birçok âyetinde şöyle buyuruyordu:
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ
“… Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir.” (Mâide; 44)
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ
“.. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.” (Mâide; 45)
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ فَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
“.. Allah’ın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.” (Mâide; 47)
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلًا۟
“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisâ; 59)
Evet, Allah ayetinde açıkça; “… Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Rasûl'e götürün…” buyurduğu halde tam tersini yaptılar. Aralarındaki anlaşmazlıklarını tâgutların mahkemelerinde çözmeye çalıştılar. Buna rağmen Müslüman olduklarını iddia etmeye devam ettiler.
Müslüman olduğunu iddiâ etmelerine rağmen kızlar, kadınlar, “kâfir kızlar ve kadınlar şarkı, türkü söylüyorlarsa biz de söyleyebiliriz”, dediler ve onlar da ekranlarda, sahnelerde şarkı türkü söylemeye başladılar. “Onlar spor yapıyorlarsa biz de yapabiliriz” dediler ve onlar da boks, judo, güreş, halter, futbol gibi sporları yapmaya başladılar. Başlarında örtü ama vucutlarında daracık elbiselerle avret yerleri tamamen belli olduğu halde spor yapmaya başladılar. Müslüman olduğunu iddia ettiği halde bunları görenler de, “mâşâallah”, “sizlerle iftihar ediyoruz” gibi iltifatlar yağdırarak onların bu Allah’a isyan dolu hallerini tasdik ediyorlar ve onların durumuna düşüyorlardı. Daha birçok şey sayabiliriz. Ama neden böyle olduğumuzun cevabı için bu kadarı bile yetmez mi? Yeter de artar bile.
İşte bunun için böyleyiz.
Ne zaman ki yeniden Kur’an’a ve sünnete döneriz, ne zaman ki Allah ve Rasûlünün istediği gibi birer mü’min ve Müslüman olmaya çalışırız, işte o zaman yeniden dirildiğimiz, yeniden ayağa kalkacağımız gün olacaktır. İşte o zaman İslâm’ın izzetini yeniden kuşanacağız ve işte o zaman yeniden muzaffer olacağız.
#islam #tevhiddini