Davetul İslam

1392 - Namazı Geçirmek Yoktur! - Necati Koçkesen


Listen Later

NAMAZ
Kur’an’daki tâbiri “salât” olan namaz, Allah’ın inanan kullarına imandan sonra yüklediği en önemli ameldir. Namaz, Allah’ın kullarına peygamberi aracılığı ile kendisine ne zaman ve nasıl ibâdet edeceklerini öğrettiği bir ibadettir. Ve bu, bizzat şârînin belirlediği beş vakitte her gün tekerrür eden ve kişinin ömrü boyunca devam edecek bir ibadettir.
Namaz, kulun Rabbisi ile irtibatını sağlayan, Rabisine olan imânını, korkusunu, sevgisini kuvvetlendiren muhteşem bir ibadettir. Aynı zamanda namaz, Müslümanın Müslüman olduğuna şâhitlik eden en büyük bir şâhittir. Namaz kılan görüldüğü zaman onun Müslüman olduğuna şâhitlik edilir. Namaz kılmayanın Müslüman olup olmadığı ise bilinemez. Düşünün ki, namaz kılmayan bir Müslüman ile kâfir arasında görünüş îtibâri ile kalbindeki îmandan başka pek bir fark kalmaz. Onun olup olmadığını da ancak Allah bilir.
Yine namaz, insanı her türlü kötülüklerden alıkoyan bir ibadettir. Yâni kişi gerçek mânâda namaz kılıyorsa o namaz ona kötülük işletmemesi gerekir. Nitekim Ankebüt sûresinin 45. Âyetinde de bu açıkça belirtilerek, “Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir” buyrulmaktadır. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz de, “Kimin namazı her türlü hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoymuyorsa, o namaz, ancak sahibini Allahtan uzaklaştırır.” (Tabarânî) demiştir. Demekki namaz, namaz gibi kılınmalı ki sâhibini her türlü kötülüklerden ve hayasızlıklardan koruyabilsin. Yoksa gelişi güzel kılınan, iç ve dış şartlarına uygun kılınmayan bir namaz ne Allah’ın kabul edebileceği bir namaz olur ne de sahibini kötülüklerden koruyabilir.
Şu da unutulmamalıdır, sahâbeler ve müctehid ulemâ namaz dışında hiçbir ibâdet hakkında onu terkedenin kâfir olup olmadığı hakkında ihtilaf etmemişlerdir. Ama inkar etmemek şartı ile namazını kılmayanın kâfir olup olmadığı husûsunda ihtilaf etmişlerdir. Bir kısım sahâbeler ve müctehid ulema namazını kılmayanın kâfir olacağını söylerken bir kısım ulemâ da inkar etmemek şartı ile namaz kılmayanın kâfir olmayacağını ama büyük bir günah işlemiş olacağını belirtmişlerdir.
Namaz kılmayanın kâfir olup olmadığında ihtilaf eden müctehidler namaz kılmayana verilecek cezâ husûsunda da ihtilaf etmişlerdir. Bir kısmı namaz kılmayan (tevbe edip namaza başlamazsa) mürted olduğu için öldürülür derken (Ahmed bin Hanbel), bir kısmı da, “namaz kılmayan her ne kadar kâfir olmazsa da cezâ olarak öldürülür” demiştir (İmam Şâfî ve İmam Mâlik). İmam Ebû Haife ve bazı ulemâ ise, inkar etmemek şartı ile namaz kılmayanın kâfir olmayacağını, öldürülmeyeceğini de ve fakat hapsedileceğini ve her gün de kan çıkıncaya kadar dövüleceğini, eğer tevbe edip namaza başlarsa salıverileceğini, eğer tevbe edip namaza başlamazsa ölünceye kadar hapiste kalacağını belirtmişlerdir. Görüldüğü gibi hiçbir müctehid namaz kılmayanın serbestçe yaşayacağını ve sokaklarda serbestçe dolaşabileceğini söylememiştir.
İşte bütün bunlar namazın ne kadar önemli bir ibâdet olduğunu belirtmektedir. Bir çadırı ayakta tutan orta direk ne ise namaz da İslâm için odur. Bundan dolayı “namaz dînin direğidir” denilmiştir. Orta direği yıkılan bir çadır nasıl ayakta duramazsa namazını kılmayan bir kimsenin de gerçek mânâda Müslümanlığından söz edilemez.
...more
View all episodesView all episodes
Download on the App Store

Davetul İslamBy Necati Kockesen