
Sign up to save your podcasts
Or
ilâ âhirihî âyeti, tesettürü emrediyor. Medeniyet-i sefîhe ise, Kur’ân’ın bu hükmüne karşı muhâlif gidiyor. Tesettürü, fıtrî görmüyor, “Bir esârettir” diyor? (Hâşiye)Hâşiye: Mahkemeye karşı yazılan ve mahkemeyi susturan lâyiha-i temyîzin müdâfaâtından bir parçadır: Ben de adliyenin mahkemesine derim ki, bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon insanların hayat-ı ictimâiyelerinde en kudsî ve hakîkatli bir düstûr-u İlâhîyi, üç yüz elli bin tefsîrin tasdîklerine ve ittifâklarına istinâden ve bin üç yüz elli sene zarfında geçmiş ecdadımızın i‘tikādlarına iktidâen tefsîr eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, rû-yu zemînde adâlet varsa, elbette o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir.Sayfa 206Elcevab: Kur’ân-ı Hakîm’in bu hükmü, tam fıtrî olduğuna ve muhâlifi gayr-i fıtrî olduğuna delâlet eden çok hikmetlerden, yalnız dört hikmetini beyân ederiz.Birinci Hikmet: Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktizâ ediyor. Çünkü kadınlar, hilkaten zaîfe ve nâzik olduklarından, kendilerini ve hayatlarından ziyâde sevdikleri yavrularını himâye edecek bir erkeğin himâye ve yardımına muhtaç bulunduklarından, kendilerini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskāle ma‘rûz kalmamak için, fıtrî bir meyilleri var. Hem kadınların on adedden altı yedisi, ya ihtiyârdır veya çirkindir ki; ihtiyârlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır; kendisinden daha çok güzellere nisbeten çirkin düşmemek veya tecâvüzden ve ittihâmdan korkar, taarruza ma‘rûz kalmamak için ve kocası nazarında hıyânetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hatta dikkat edilse, en ziyâde kendini saklayan ihtiyârlardır. Ve on adedden ancak iki üç tanesi bulunabilir ki; hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın. Ma‘lûmdur ki; insan, sevmediği ve istiskāl ettiği adamların nazarlarından sıkılır, müteessir olur. Elbette açık-saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, bakmasına hoşlandığı nâ-mahrem erkeklerden onda iki üçü varsa, yedi sekizinden istiskāl eder. Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın, nâzik ve serîütteessür olduğundan, maddeten te’sîri tecrübe edilen, belki semlendiren pis nazarlardan, elbette sıkılır. Hatta işitiyoruz; açık-saçıklık yeri olan Avrupa’da çok kadınlar, bu dikkat-i nazardan sıkılarak, “Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar” diye polislere şekvâ ediyorlar.Demek medeniyetin ref‘-i tesettürü, hilâf-ı fıtrattır. Kur’ân’ın tesettür emri fıtrî olmakla beraber, o ma‘den-i şefkat ve kıymetdar birer refîka-i ebediye olabilen kadınları, tesettür ile sukūttan, zilletten ve ma‘nevî esâretten ve sefâletten kurtarıyor. Hem kadınlarda, ecnebî erkeklere karşı fıtraten korkaklık ve tahavvüf var. Tahavvüf ise, fıtraten tesettürü iktizâ ediyor. Çünkü sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak, sekiz dokuz ay ağır bir veled yükünü zahmetle çekmekle beraber, hâmîsiz bir veledin terbiyesiyle sekiz dokuz sene, o sekiz dokuz dakika, o gayr-i meşrû‘ zevkin belâsını çekmek ihtimâli var ve kesretle vâki‘ olduğundan, cidden şiddetle nâ-mahremlerden fıtratı korkar ve cibilliyeti sakınmak ister.Sayfa 207Ve tesettür etmekle nâ-mahremin iştihâsını açmamak ve tecâvüzüne meydan vermemek, zayıf hilkati emreder ve kuvvetli ihtâr eder. Ve bir siperi ve kal‘ası, çarşafı olduğunu gösterir. Mesmûâtıma göre, merkez ve pâyitaht-ı hükûmette, çarşı içinde, gündüzde, ahâlinin gözleri önünde, gāyet âdî bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların o hayâsız yüzlerine bir şamar vuruyor.
ilâ âhirihî âyeti, tesettürü emrediyor. Medeniyet-i sefîhe ise, Kur’ân’ın bu hükmüne karşı muhâlif gidiyor. Tesettürü, fıtrî görmüyor, “Bir esârettir” diyor? (Hâşiye)Hâşiye: Mahkemeye karşı yazılan ve mahkemeyi susturan lâyiha-i temyîzin müdâfaâtından bir parçadır: Ben de adliyenin mahkemesine derim ki, bin üç yüz elli senede ve her asırda üç yüz elli milyon insanların hayat-ı ictimâiyelerinde en kudsî ve hakîkatli bir düstûr-u İlâhîyi, üç yüz elli bin tefsîrin tasdîklerine ve ittifâklarına istinâden ve bin üç yüz elli sene zarfında geçmiş ecdadımızın i‘tikādlarına iktidâen tefsîr eden bir adamı mahkûm eden haksız bir kararı, rû-yu zemînde adâlet varsa, elbette o kararı red ve bu hükmü nakzedecektir.Sayfa 206Elcevab: Kur’ân-ı Hakîm’in bu hükmü, tam fıtrî olduğuna ve muhâlifi gayr-i fıtrî olduğuna delâlet eden çok hikmetlerden, yalnız dört hikmetini beyân ederiz.Birinci Hikmet: Tesettür, kadınlar için fıtrîdir ve fıtratları iktizâ ediyor. Çünkü kadınlar, hilkaten zaîfe ve nâzik olduklarından, kendilerini ve hayatlarından ziyâde sevdikleri yavrularını himâye edecek bir erkeğin himâye ve yardımına muhtaç bulunduklarından, kendilerini sevdirmek ve nefret ettirmemek ve istiskāle ma‘rûz kalmamak için, fıtrî bir meyilleri var. Hem kadınların on adedden altı yedisi, ya ihtiyârdır veya çirkindir ki; ihtiyârlığını ve çirkinliğini herkese göstermek istemezler. Ya kıskançtır; kendisinden daha çok güzellere nisbeten çirkin düşmemek veya tecâvüzden ve ittihâmdan korkar, taarruza ma‘rûz kalmamak için ve kocası nazarında hıyânetle müttehem olmamak için, fıtraten tesettür isterler. Hatta dikkat edilse, en ziyâde kendini saklayan ihtiyârlardır. Ve on adedden ancak iki üç tanesi bulunabilir ki; hem genç olsun, hem güzel olsun, hem kendini göstermekten sıkılmasın. Ma‘lûmdur ki; insan, sevmediği ve istiskāl ettiği adamların nazarlarından sıkılır, müteessir olur. Elbette açık-saçıklık kıyafetine giren güzel bir kadın, bakmasına hoşlandığı nâ-mahrem erkeklerden onda iki üçü varsa, yedi sekizinden istiskāl eder. Hem tefahhuş ve tefessüh etmeyen bir güzel kadın, nâzik ve serîütteessür olduğundan, maddeten te’sîri tecrübe edilen, belki semlendiren pis nazarlardan, elbette sıkılır. Hatta işitiyoruz; açık-saçıklık yeri olan Avrupa’da çok kadınlar, bu dikkat-i nazardan sıkılarak, “Bu alçaklar bizi göz hapsine alıp sıkıyorlar” diye polislere şekvâ ediyorlar.Demek medeniyetin ref‘-i tesettürü, hilâf-ı fıtrattır. Kur’ân’ın tesettür emri fıtrî olmakla beraber, o ma‘den-i şefkat ve kıymetdar birer refîka-i ebediye olabilen kadınları, tesettür ile sukūttan, zilletten ve ma‘nevî esâretten ve sefâletten kurtarıyor. Hem kadınlarda, ecnebî erkeklere karşı fıtraten korkaklık ve tahavvüf var. Tahavvüf ise, fıtraten tesettürü iktizâ ediyor. Çünkü sekiz dokuz dakika bir zevki cidden acılaştıracak, sekiz dokuz ay ağır bir veled yükünü zahmetle çekmekle beraber, hâmîsiz bir veledin terbiyesiyle sekiz dokuz sene, o sekiz dokuz dakika, o gayr-i meşrû‘ zevkin belâsını çekmek ihtimâli var ve kesretle vâki‘ olduğundan, cidden şiddetle nâ-mahremlerden fıtratı korkar ve cibilliyeti sakınmak ister.Sayfa 207Ve tesettür etmekle nâ-mahremin iştihâsını açmamak ve tecâvüzüne meydan vermemek, zayıf hilkati emreder ve kuvvetli ihtâr eder. Ve bir siperi ve kal‘ası, çarşafı olduğunu gösterir. Mesmûâtıma göre, merkez ve pâyitaht-ı hükûmette, çarşı içinde, gündüzde, ahâlinin gözleri önünde, gāyet âdî bir kundura boyacısı, dünyaca rütbeten büyük bir adamın açık bacaklı karısına bilfiil sarkıntılık etmesi, tesettür aleyhinde olanların o hayâsız yüzlerine bir şamar vuruyor.