Araf Suresi - 138. İsrâiloğulları’nı o denizden geçirdik de, (çölde) kendilerine mahsus putlara tapan bir kavme (Amalika kavmi) rastladılar. “Ey Musa! Onların ilâhları gibi bize de bir put/ilâh yap!” dediler. (Musa) dedi ki: “Hakikaten siz cahillik eden bir kavimsiniz.”
(Âyet-i kerîmede geçen olayın benzerleri her devirde, çeşitli şekillerde cereyan etmiştir. Artık günümüz dünyasında Allah’a inanmakla beraber açıktan açığa Allah’a ortak koşularak tapılan putlar pek kalmamış fakat bunun yerine, çağdaş birtakım putlar edinme yoluna gidilmiştir. Çünkü insanlar, çocuk veya ilkel insanlar gibi zihince küçük kaldıkları, gelişmedikleri müddetçe ancak gördüklerine inanmak veya inandıklarını görmek isterler, görünmeyen yüce şeylere pek akıl erdiremezler. Hatta inanıyor gibi olsalar da yine gözleri önünde dikilen put ve benzerlerine Allah’tan daha çok bağlanmak isterler (2/165). Bunun içindir ki Hz. Musa’nın kavmi de gözlerinin önünde tapınacakları bir put istemişlerdi.)
139. (Musa dedi ki:) “Şüphesiz bunların içinde bulundukları (din) yıkılmıştır, (ibadet diye) yaptıkları şey de boşunadır.”
140. “O (Allah), sizi âlemlere üstün kılmışken ben size ilâh olarak Allah’tan başkasını mı arayayım?” dedi.
141. (Ey İsrâiloğulları!) Hani sizi Firavun (ve) yandaşlarından kurtarmıştık. Oysa, onlar sizi azabın en kötüsüne uğratıyorlardı; oğullarınızı öldürüp kadınlarınızı (kızlarınızı) da sağ bırakıyorlardı. Bunda, Rabbinizden size, büyük bir imtihan vardı. [bk. 2/49; 7/127]
142. Musa ile, otuz gece[27] (için) sözleştik ve onu, bir on (gece ilâvesi) ile tamamladık. Böylece Rabbinin tayin ettiği vakit, kırk gece olarak tamamlandı. Musa (ayrılırken) kardeşi Harun’a: “Kavmim içinde benim yerime geç/vekilim ol, (onlara tebliğ et ve yumuşaklıkla)[28] ıslaha çalış, bozguncular(dan yana olup onlar)ın yoluna gitme!” demişti.
143. Musa (ibadet için) tayin ettiğimiz vakitte gelip Rabbi ona (hâtiften ilâhî kelâm ile) konuşunca (Musa): “Rabbim! Bana (kendini) göster, sana bakayım.” dedi. (Allah): “(Sen dayanıp da dünya gözüyle)[29] beni asla göremezsin. Fakat şu dağa bak, eğer o yerinde kalırsa sen de beni göreceksin.” buyurdu. Rabbi(n cemâli) o dağa tecelli edince, onu yerle bir ediverdi ve Musa baygın olarak yere düştü. Ayılınca: “Seni tenzih ederim (sen yücesin, bu sözümden dolayı), sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim.” dedi.
144. (Allah) buyurdu ki: “Ey Musa! (Verdiğim) elçilik (görev)lerimle ve seninle konuşmamla seni (zamanındaki) insanların üzerine seçkin kıldım; sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol!”
145. Biz, ona, (Tevrat’a ait) levhalarda (zamanıyla ilgili) her şeyin bir açıklamasını yazdık: “Bunları kuvvetle (sımsıkı, önem vererek) tut, kavmine de emret, onları en güzel şekliyle tutsunlar. Size, fâsık (Allah’ın emrinden sapan)ların yurdunu (nasıl harap ettiğimi de ibret almanız için) göstereceğim.” (dedik). [bk. 19/12]
146. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları âyetlerim(i anlamak)tan uzaklaştıracağım. Onlar her türlü mucizeyi görseler de ona inanmazlar, doğru yolu görseler, onu yol edinmezler; (fakat) azgınlık yolunu görürlerse, yol olarak onu edinirler. Bu, onların âyetlerimizi yalanlamalarından ve onlar(ı anlamak)tan gafil olmalarındandır.
147. Âyetlerimizi ve âhirete kavuşmayı yalanlayanlar var ya, onların bütün işledikleri boşa gitmiştir. Onlar, yapmakta oldukların(ın karşılığın)dan başka bir şeyle mi cezalandırılırlar? (Hayır ancak onunla.)
148. Musa’nın (Tûr’a gidişi, otuz günü geçince) ardından kavmi, ziynet takımlarından (eriterek tapınmak için canlıymış gibi) böğüren bir buzağı heykeli edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara bir yol da gösteremeyeceğini görmediler mi? (Böyle iken Sâmirî’nin başkanlığında) onu (ilâh) edindiler ve zalimlerden oldular.[30]
149. (Buzağıya tapmaktan) çok pişmanlık duyup[31] da kendilerinin hakikaten saptıklarını görünce: “Eğer Rabbimiz bize acımaz ve bizi bağışlamazsa mutlaka ziyana uğrayanlardan oluruz.” dediler.
150. Musa kavmi(nin bu hali)ne kızgın ve üzgün olarak dönünce, (Harun’a): “Ben (gittik)ten sonra, benim arkamdan ne kötü işler yaptınız! Rabbinizin emrini (beklemeye tahammül göstermeyip dininizi değiştirmekte) acele ettiniz ha?” dedi. (Tevrat) levhaları(nı öfkesinden yere) bıraktı ve kardeşinin başından (saçından) tutup kendine doğru çekmeye başladı. (Kardeşi Harun): “Ey anamın oğlu! Bu kavim beni zayıf görüp küçümsedi, az kalsın beni öldürüyorlardı. (Böyle yaparak) düşmanları bana güldürme ve beni bu zalimlerle beraber tutma.” dedi.
151. (Musa üzülerek:) “Ey Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla, rahmetine bizi de dahil et, sen merhametlilerin en merhametlisisin.” dedi.
152. Buzağıyı (ilâh) edinenlere (gelince), hiç şüphesiz, onlara Rablerinden bir gazap ve dünya hayatında da bir aşağılanma erişecektir. İşte biz, yalan uyduranları böyle cezalandırırız. [bk. 20/85-97]
153. Kötülükleri işleyip de sonra ardından tevbe eden ve iman edenler(e karşı) muhakkak ki Rabbin bundan sonra elbette çok bağışlayan ve çok merhamet edendir.