Sözler Mecmuası

15. Söz'ün Zeyli/2, Sh 55 | Kur'ân'ı bir beşer kelamı farz etmek, hiçbir cihetle mümkün değildir


Listen Later

Şeytan döndü, yine dedi ki: “Kur’ân’ın mesâili gibi çok zâtlar o çeşit mes’eleleri din nâmına söylüyorlar. Onun için bir beşer, din nâmına böyle bir şey yapmak mümkün değil mi?” Cevâben Kur’ân’ın nûruyla dedim ki: Evvelâ, dindâr bir adam din muhabbeti için, “Hak böyledir, hakîkat budur, Allah’ın emri böyledir” der. Yoksa Allah’ı kendi keyfine konuşturmaz. Hadsiz derece haddinden tecâvüz edip, Allah’ın taklîdini yapıp, onun yerinde konuşmaz. فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَي اللّٰهِ düstûrundan titrer. Ve sâniyen, bir beşer kendi başına böyle yapması ve muvaffak olması, hiçbir cihetle mümkün değildir. Belki yüz derece muhâldir. Çünkü birbirine yakın zâtlar, birbirini taklîd edebilirler. Bir cinsten olanlar, birbirinin sûretine girebilirler. Mertebece birbirine yakın olanlar, birbirinin makamlarını taklîd edebilirler. Muvakkaten insanları iğfâl ederler. Fakat dâimî iğfâl edemezler. Çünkü ehl-i dikkat nazarında alâküllihal etvâr ve ahvâli içindeki tasannuâtlar ve tekellüfâtlar sahtekârlığını gösterecek. Hilesi devam etmeyecek. Eğer sahtekârlıkla taklîde çalışan ötekinden gayet uzaksa, meselâ âdî bir adam, İbn-i Sînâ gibi bir dâhîyi ilimde taklîd etmek istese ve bir çoban bir padişahın vaz‘iyetini takınsa, elbette hiç kimseyi aldatamayacak. Belki kendi maskara olacak. Her bir hâli bağıracak ki: “Bu sahtekârdır!” İşte -hâşâ, yüz bin def‘a hâşâ! - Kur’ân beşer kelâmı farz edildiği vakit, nasıl bir yıldız böceği bin sene tekellüfsüz hakîkî bir yıldız olarak rasad ehline görünsün? Hem bir sinek bir sene tamamen tavus sûretini tasannu‘suz temâşâ ehline göstersin? Hem sahtekâr âmî bir nefer, nâmdâr âlî bir müşîrin tavrını takınsın, makamında otursun, çok zaman öyle kalsın, hilesini ihsâs etmesin? Hem müfterî i‘tikādsız bir adam müddet-i ömründe dâimâ en sâdık, en emîn, en mu‘tekid bir zâtın keyfiyetini ve vaz‘iyetini en müdakkik nazarlara karşı telâşsız göstersin, dâhîlerin nazarında tasannuu saklansın? Bu ise yüz derece muhâldir. Ona hiçbir zîakıl mümkün diyemez. Öyle de farz etmek dahi, bedîhî bir muhâli vâki‘ farz etmek gibi bir hezeyandır.

SAYFA 56
Aynen öyle de, Kur’ân’ı kelâm-ı beşer farz etmek, lâzım gelir ki, âlem-i İslâmın semâsında bilmüşâhede pek parlak ve dâimâ envâr-ı hakāiki neşreden bir yıldız-ı hakîkat, belki bir şems-i kemâlât telakkî edilen Kitâb-ı Mübîn’in mâhiyeti, hâşâ bir yıldız böceği hükmünde tasannu‘cu bir beşerin hurâfâtlı bir düzmesi olsun. Ve en yakında olanlar ve dikkatle ona bakanlar farkında bulunmasın. Ve onu dâimâ âlî ve menba‘-ı hakāik bir yıldız bilsin. Bu ise yüz derece muhâl olmakla beraber, sen ey şeytan, yüz derece şeytâniyette ileri gitsen, buna imkân verdiremezsin. Bozulmamış hiçbir aklı kandıramazsın! Ma‘nen pek uzaktan baktırmakla aldatıyorsun! Yıldızı yıldız böceği gibi böyle küçük gösteriyorsun!
Sâlisen: Hem Kur’ân’ı beşer kelâmı farz etmek, lâzım gelir ki, âsârıyla, te’sîrâtıyla, netâiciyle âlem-i insaniyetin bilmüşâhede en ruhlu ve hayat-feşân, en hakîkatli ve saadet-resân, en cem‘iyetli ve mu‘cizbeyân âlî meziyetleriyle yaldızlı bu Furkān’ın gizli hakîkati, hâşâ muâvenetsiz, ilimsiz birtek insanın sahtekâr, âdî fikrinin tasnîâtı olsun. Ve yakından onu temâşâ eden ve merakla dikkat eden büyük zekâlar, ulvî dehâlar onda hiçbir zaman, hiçbir cihette sahtekârlık ve tasannu‘ eseri görmesin. Dâimâ ciddiyeti, samîmiyeti, ihlâsı bulsun.
Bu ise yüz derece muhâl olmakla beraber, bütün ahvâliyle, akvâliyle, harekâtıyla bütün hayatında emâneti, îmânı, emniyeti, ihlâsı, ciddiyeti, istikameti gösteren ve ders veren ve sıddîkînleri yetiştiren en yüksek, en parlak, en âlî haslet telakkî edilen ve kabul edilen bir zâtı; en emniyetsiz, en ihlâssız, en i‘tikādsız farz etmekle, muzâaf bir muhâli vâki‘ görmek gibi şeytanı dahi utandıracak bir hezeyân-ı küfrîdir.
Çünkü şu mes’elenin ortası yoktur. Zîrâ farz-ı muhâl olarak Kur’ân Kelâmullâh olmazsa, Arş’tan zemine düşer gibi sukūt eder. Ortada kalmaz.

...more
View all episodesView all episodes
Download on the App Store

Sözler MecmuasıBy Av. Ali Kurt