Hem külliyet ve cüz’iyet; ve zılliyet ve asliyet i‘tibâriyle, cilve-i esmâ, başka başka sûret alıyor. Bazı isti‘dâd cüz’iyetten geçemiyor. Ve gölgeden çıkamıyor.
Ve isti‘dâda göre bazen bir isim gālib oluyor. Yalnız kendi hükmünü icrâ ediyor. O isti‘dâdda onun hükmü hükümrân oluyor.
İşte şu derin sırra ve şu geniş hikmete esrârlı, geniş ve hakîkat ile bir derece karışık bir temsîl ile bazı işaretler ederiz.
Meselâ, Zehre nâmıyla nakışlı bir çiçek; ve kamere âşık hayatlı bir Katre ve güneşe bakan safvetli bir Reşha’yı farz ediyoruz ki, her birisinin bir şuûru, bir kemâli var. Ve o kemâle bir iştiyâkı bulunuyor. Bazıların kābiliyeti, bazı erkân-ı îmâniyenin inkişâfına menşe’ olamıyor. Hem esmânın cilvelerinin renkleri, mazhara göre tenevvü‘ ediyor, ayrı ayrı oluyor. Bazı mazhar olan zât, bir ismin tam cilvesine medâr olamıyor. Hem külliyet ve cüz’iyet; ve zılliyet ve asliyet i‘tibâriyle, cilve-i esmâ, başka başka sûret alıyor. Bazı isti‘dâd cüz’iyetten geçemiyor. Ve gölgeden çıkamıyor. Ve isti‘dâda göre bazen bir isim gālib oluyor. Yalnız kendi hükmünü icrâ ediyor. O isti‘dâdda onun hükmü hükümrân oluyor.