Üçüncüsü: Güneşin, emr-i İlâhî ile cevv-i havayı ve denizlerin yüzlerini birer ayna ederek, sâfî ve küllî ve gölgesiz bir in‘ikâsı var. Sonra o güneş, denizin kabarcıklarına ve suyun katrelerine ve havanın reşhalarına ve kar’ın şişeciklerine, her birine birer cüz’î aksi, birer küçük timsâlini veriyor.
İşte güneşin her bir çiçeğe ve kamere mukābil her bir katreye, her bir reşhaya mezkûr üç cihette, ikişer tarîk ile teveccüh ve ifâzası var.
Birinci tarîk: Bil’asâle, doğrudan doğruya, berzahsız, hicabsızdır. Şu yol nübüvvetin tarîkini temsîl eder.
İkinci yol: Berzahlar tavassut eder. Ayna ve mazharların kābiliyetleri, şemsin cilvelerine birer renk takıyor. Şu yol ise, velâyet mesleğini temsîl eder.