Maide Suresi 15. Ey Ehl-i Kitab! Size, Kitab (Tevrat)’tan gizlemekte olduğunuz şeylerin bir çoğunu (ortaya koyup) açıklayan ve bir çoğundan da (sükût ile) geçiveren Resûlümüz gelmiştir. Doğrusu size, Allah’tan bir Nur (olan İslâm veya Hz. Muhammed) ve apaçık bir de Kitab (Kur’an) gelmiştir.
Maide Suresi 16. Allah, onunla (o Kitab ile) rızasına uyanları selamet yollarına eriştirir, onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru bir yola iletir.
(Allah, Resûlü’nün rehberliğinde Kur’an’a sarılmak suretiyle kendi emrine uygun yaşayan ve rızasına uyanları, selamet yollarına eriştirir; yani her türlü fitneden, şiddet ve azaptan, mihnet ve meşakkatten, bölünüp parçalanmaktan ve kula kulluktan, şirkin, küfrün, materyalist zihniyetin, her türlü ideolojinin ve batıl sistemlerin karanlıklarından kurtarır. O halde kurtuluşa erişmek için Allah Resûlü’nün önderliğinde Kur’an’ın hükümlerine sarılmak lazımdır.) [bk. 2/2; 3/103; 6/155; 10/57; 14/1 ve dipnotu]
Maide Suresi 17. “Hiç şüphesiz Allah, o Meryem’in oğlu Mesih’tir.” diyenler andolsun ki (şirke girip) kâfir olmuşlardır. De ki: “Öyleyse Allah, Meryemoğlu Mesih’i, annesini ve yeryüzünde olanların hepsini yok etmek isterse, O’na karşı (bunu önlemek için) kimin elinden bir şey gelir? Göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin mülkiyeti/hükümranlığı Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Allah her şeye kâdirdir.”
(Böylece teslis inancına sahip olan hıristiyanlar, “Allah birdir, aynı zamanda üçtür.” deyip, Hz. İsa’ya “Allah’ın oğlu” dediler ve onu ilâh saydılar. Hem müşrik hem de kâfir oldular (krş. 3/64; 4/171; 5/72-73; 9/30 ve dipnotları). Halbuki Hz. Âdem’in, hem babasız hem de annesiz yaratılmış olduğunu düşünmediler.) [bk. 3/59, 67 ve dipnotu; bu türden Ehl-i Kitab’la evlenme konusunda bk. 2/221 ve dipnot 2]
Maide Suresi 18. Yahudiler ve hıristiyanlar: “Biz (İsa ve Üzeyr peygamberden dolayı) Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz.” dediler. De ki: “Öyleyse niçin (Allah) günahlarınız yüzünden size azap ediyor? Bilakis siz de O’nun yarattıklarından birer beşersiniz. O, kullarından (niyet ve ameline göre) dilediğini bağışlar, dilediğine de azap eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkü (ve hükümranlığı) Allah’ındır. Dönüş de ancak O’nadır.” [krş. 5/72-73; 9/30]
Maide Suresi 19. Ey Ehl-i Kitab! Peygamberlerin arası kesildiği zaman, (önceki peygamberleri gönderdiğimiz gibi) size Resûlümüz (Hz. Muhammed) geldi. (Kıyamette:) “Bize bir müjdeci ve uyarıcı gelmedi.” dersiniz diye size gerçekleri açıklıyor. İşte size (son) müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah her şeye kâdirdir.
Maide Suresi 20. Bir zamanlar Musa kavmine demişti ki: “Ey kavmim! Allah’ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü (O) içinizden peygamberler var etti ve size hâkimiyet/hürriyet verdi,[10] yine (zamanınızda) âlemlerden hiçbirine vermediğini size verdi.”
Maide Suresi 21. “Ey kavmim! Allah’ın sizin (yerleşmeniz) için yazdığı mukaddes yere[11] girin, geri dönmeyin, sonra (dünya ve âhirette) zarara uğrayıp perişan olursunuz.”
Maide Suresi 22. Onlar: “Ey Musa! Doğrusu orada zorba olan (azgın) bir topluluk var. Ve biz, onlar oradan çıkıncaya kadar oraya girmeyiz. Eğer oradan çıkarlarsa biz de elbette gireriz.” dediler.
Maide Suresi 23. ‘Allah’ın emirlerine uymamaktan korkanlar’ arasından (korkmadan görevini yapan ve) Allah’ın lütufta bulunduğu iki adam (casus olarak oraya gidip gelince):[12] “Onların üzerine (şehre girilen) kapıdan girin. Eğer oradan girerseniz, şüphesiz siz galipsiniz. İnanan kimseler iseniz, yalnız Allah’a güvenip dayanın!” dedi. [bk. 5/12]
Maide Suresi 24. (İsrâiloğulları da:) “Ey Musa! Onlar orada oldukları müddetçe biz oraya asla giremeyiz. Artık sen Rabbin’le git. (O zorbalarla) ikiniz harbedin; biz burada oturacağız.” dediler.[13]
Maide Suresi 25. (Musa): “Yâ Rabbi! Ben, kendimden ve kardeşimden başkasına sahip değilim (sözüm geçmiyor). Artık bizimle, bu yoldan çıkmış kavmin arasını ayır.” dedi.
Maide Suresi 26. (Allah) buyurdu ki: “(Ey Musa!) Muhakkak ki orası (o mukaddes yer) onlara kırk yıl yasak edilmiştir. Onlar o yerde (Tîh çölünde, bu müddet içinde) şaşkın şaşkın dolaşacaklardır. Artık bu yoldan çıkmış topluluğa üzülme.”
(Aşağıdaki âyetler, yine Allah ve peygamberlerinin emirlerine biri uyan diğeri uymayan Hz. Âdem’in oğulları Hâbil ve Kâbil ile ilgilidir. Rivayete göre neslin ilk türediği sırada Hz. Âdem, ikiz doğan kız ve erkeklerden her birine sonraki ikiz doğan kardeşleriyle evlenmesi gerektiğini bildirmişti. Fakat Kâbil, kendi ikizi olan kızı daha güzel gördüğü için onu Hâbil’e vermek istememişti. Hz. Âdem de Allah’ın emriyle, bunlara birer kurban sunmalarını, gökten inen ateş hangisini yakarsa onun haklı olacağını söylemişti. İşte aşağıdaki âyetler bu olayı anlatmaktadır.)
#islam #tevhid #tefsir