Târih boyunca sünnete ve kur'an'a saldırılar hep olmuştur, şu anda da oluyor, ilerde de olmaya devam edecektir. Ama Kur'an ve sünnete bağlı ulemâ onları hep rezîl etmiş, sonunda kepâze bir duruma düşerek yok olup gitmişlerdir.
İslâmın başlarında Kur'an'a ve sünnete saldırıları yâhudîlerin ve hristiyanların din adamları yapıyorlardı. Daha sonraları ise islâmın gâlip geldiği yerlerde islama ve müslümanlara hınç besleyen kimseler (mesela iranın fethedilmesinden sonra ateşperestler, zerdüştler) islama karşı açıkça savaşamayacaklarını anladıklarından islama girmiş gibi görünerek (zındıklık yaparak) islamı içerden yıkmaya çalışmışlardır. Mecûsîlerin bu planını anlayan bazı yahudîler de islama girmiş gibi görünerek fitneci gurupları kışkırtmışlar, müslümanları birbirlerine düşürerek birbirlerine karşı savaştırmışlardır (Abdullah ibni Sebe gibi).
Bunlardan kimi kur'an'ın değiştirildiğini iddiâ ediyorlar (Şiiler gibi), kimi de hiç durmadan kendi meşreblerine göre hadis uyduruyorlar, hadislere şüphe sokuyorlardı. Ama Kur'an'ı daha Allah rasulünün zamanında hem sağlamca hıfzeden hem de yazıyla kaydeden sahabelerin kendinden sonrakilere sağlamca rivayet etmesi gibi hadisleri harfine bile dokunmadan hıfzeden hadis imamları hadis düşmanlarının uydurdukları hadisleri tek tek tesbit ediyorlar, onların uydurdukları hezeyanları yüzlerine çarpıyorlardı.
Daha sonraları devreye müsteşrik şarkiyatçılar girdiler. Bunlar kur'an ve sünnet üzerine yoğunlaştılar. Sanki kur'an'da çelişki varmış gibi açıklamalar yaparak, uydurma hadisleri gündemlerine alarak sanki tüm hadisleri uydurulmuş gibi göstererek müslümanların kafalarına şüpheler sokmak istediler. Ama onlar da ehli sünnet ulemâsının savunmasına tosladılar ve bir başarı elde edemediler.
Müslümanların içinden devşirilen bu yerli müsteşrikler önceleri bid'atlardan yola çıkarak işe başladılar. Başlangıçta dediklerinin bir çoğu doğru idi. Gerçekten islama bir çok bid'atlar sokulmuştu. Ama onların gayesi bid'atları falan temizlemek değil, bid'atları bahane ederek islamı yıkmaktı. Yavaş yavaş bid'at olmayan, sünnet olan şeylere de bid'at demeye başladılar. Bu basamağı da aşarak mezheb konusuna eğildiler. Müctehid ulemanın kitap ve sünnet çerçevesinde kalarak ihtilafa düşmelerini bayrak edindiler ve; "biri böyle diyor öteki de şöyle, böyle din mi olur? Mezhebler din dışıdır" demeye başladılar. Bunu kabul ettirebilmek için de lâik, demokrat ülkelerde câhil bırakılmış, beyinleri iğdiş edilmiş kitlelerin cehâletinden istifâde ettiler. Bunda da belirli bir mesâfe katettikten sonra hadislere geldiler. Önceleri gerçekten uydurma olan hadislerle işe başladılar ve hep bu uydurma hadisleri gündem yapmaya çalıştılar. Daha sonraları bir çok sahih hattâ mütevâtir hadise bile uydurma dediler.
Bahsettiğimiz bu tâifenin esas amacı Kur'an'dı. Yâni Kur'an'ı yorumlarla tahrif etmekti. Bunu yapabilmek için de önce mezheblerin ve sünnetin, hadislerin ortadan kaldırılması gerekiyordu. Nitekim öyle de oldu. "Bize kur'an yeter, başka kaynak kabul etmeyiz" diyenler Kur'an'ı da lâik ve demokrat sistemlere ters düşmeyecek şekilde açıklamaya başladılar. Kur'an'ı asıl mânâsından uzaklaştırarak kendi merdûd görüşlerine göre yorumlamaya başladılar. Kur'an'ı değiştiremeyeceklerinden dolayı da bâzı âyetleri târihsellik safsatası ile ilgâ etmek istediler. Nitekim hırsızlıkta el kesme, zina yapanlara yüz sopa vurulması, namuslu ve iffetli kadınlara iftira atanlara seksen sopa vurulması, mirasta iki erkeğe bir kadına pay verilmesi, şahitlikte bir erkeğe karşı iki kadının şahitliği gibi âyetleri böyle yorumladılar.
Evet, şu andaki içimizden devşirilen müsteşriklerin borazanlarının bir amacı var. O da Kur'anı tahrif etmek ve dolayısı ile islamı günümüzdeki hristiyanlık gibi bir din hâline getirerek hayat nizamı olmaktan çıkarmak. Peki, onlara tâbî olanlara ne demeli? İnsanın islamdan hiç bilgisi olmasa bile onlara, kur'an'ı Allah rasûlü anlamadı, sahabe anlamadı, asırlar boyu gelip geçmiş islam âlimleri anlamadı da siz mi anladınız? Haydi oradan sapıklar, demeleri gerekmez miydi? Ama insan ahmak olduktan sonra diyemiyor demekki. Belki de onların anlattığı islam işlerine geliyor. Kadınlarla her gün âlem yapan, ben yahudiyim, masonum diyen Adnan Oktar'ın (Harun Yahyâ)nın bile müridleri olduğuna, Hasan Mezarcı'nın bile Hz. Îsâ olduğuna inanıp ona ümmet olanlar olduğuna göre demekki böyle ahmaklar hep olacakmış.
Yukarda kendilerinden bahsettiğim sapkın tâife ne yaparsa yapsın, islâmâ ve islamı bilen müslümanlara zarar veremeyeceklerdir. Belki biraz şöhret olacaklar, biraz kitap satacaklar fakat bunlarla da cehennemdeki ateşlerini harlayacaklardır. Kendileri cehenneme giderken üç beş ahmağı da beraberlerinde sürükleyeceklerdir.
Allah'ın kitaplarına, peygamberlerinin sünnetlerine kafa tutanların sonu dâimâ hüsrandır, rezil olmaktır. Yel kayadan ne götürebilir ki...
#islam #tevhid #sünnet #hadis