Sözler Mecmuası

(82) 27. Söz/5, Sh 164 | 2.Sebep | Sahabeler, kemâlât-ı insaniyenin en a‘lâ derecesindedirler


Listen Later

İkinci Sebeb: Yirmi Yedinci Söz’deki ictihâd bahsinde beyân ve isbat edildiği gibi; Sahâbeler, ekseriyet-i mutlaka i‘tibâriyle kemâlât-ı insaniyenin en a‘lâ derecesindedirler. Çünkü o zamanda, o inkılâb-ı azîm-i İslâmîde, hayır ve hak bütün güzelliğiyle, şer ve bâtıl bütün çirkinliğiyle görülmüş ve maddeten hissedilmiş. Şer ve hayır ortasında öyle bir ayrılık; ve kizb ve sıdk mâbeyninde öyle bir mesâfe açılmıştı ki, küfür ve îmân kadar, belki cehennem ve cennet kadar beynleri uzaklaştı. Kizb ve şer ve bâtılın dellâlı ve numûnesi olan Müseyleme-i Kezzâb ve maskaraca kelimeleri olduğundan, fıtraten hissiyât-ı ulviye sâhibi ve maâlî-i ahlâka meftun ve izzet ve mübâhâte meyyâl olan Sahâbeler, elbette ihtiyârlarıyla kizb ve şerre ellerini uzatıp Müseyleme derekesine düşmemişler. Sıdk ve hayır ve hakkın dellâlı ve numûnesi olan Habîbullâh’ın (asm) a‘lâ-yı illiyyîn-i kemâlâtındaki makamına bakarak, bütün kuvvet ve himmetleriyle o tarafa koşmak, muktezâ-yı seciyeleridir.
Meselâ, nasıl ki zaman oluyor, medeniyet-i beşeriye çarşısında ve hayat-ı ictimâiye-i insaniye dükkânında, bazı şeylerin verdiği müdhiş neticeleri ve çirkin eserleri, zehr-i kātil gibi, herkes onu satın almak değil, bütün kuvvetiyle ondan nefret edip kaçar. Ve bazı şeylerin ve ma‘nevî metâ‘ların verdikleri güzel neticeler ve kıymetdar eserler, bir tiryâk-ı nâfi‘ve bir pırlanta gibi herkesin nazar-ı rağbetini kendine celb eder. Herkes elinden geldiği kadar onları satın almaya çalışır. Öyle de, Asr-ı Saadet’te hayat-ı ictimâiye-i insaniyenin çarşısında, kizb ve şer ve küfür gibi maddeler, şekāvet-i ebediyegibi neticeleri ve Müseyleme-i Kezzâb gibi süflî maskaraları tevlîd ettiğinden, secâyâ-yı âliye ve hubb-u maâlîye meftun olan Sahâbelerin, zehr-i kātilden kaçar gibi ondan kaçmaları ve nefret etmeleri bedîhîdir. Ve saadet-i ebediye gibi netice veren ve Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm gibi nûrânî meyveler gösteren, sıdk ve hakka ve îmâna en nâfi‘ bir tiryâk, en kıymetdar bir elmas gibi, o fıtratları sâfiye ve seciyeleri sâmiyeolan Sahâbeler, bütün kuvvetleriyle ve hissiyât ve letâifleriyle onlara müşteri ve müştâk olması zarûrîdir.
Sayfa 165
Halbuki o zamandan sonra, git gide ve gele gele, sıdk ve kizb ortasındaki mesâfe azala azala, omuz omuza geldi. Bir dükkânda ikisi beraber satılmaya başladığı gibi, ahlâk-ı ictimâiye bozuldu. Propaganda-i siyâset, yalana fazla revâc verdi. Yalanın müdhiş çirkinliği gizlenip, doğruluğun parlak güzelliği görünmemeye başladığı zamanda, kimin haddi var ki, Sahâbe’nin adâlet ve sıdk ve ulviyet ve hakkāniyet hususundaki kuvvetlerine, metânetlerine, takvâlarına yetişebilsin veya derecelerinden geçsin.
Geçen mes’eleyi bir derece tenvîr edecek, başıma gelmiş bir hâlimi beyân ediyorum. Şöyle ki: Bir zaman kalbime geldi, ne için Muhyiddîn-i Arabî gibi hârika zâtlar Sahâbelere yetişemiyorlar? Sonra namaz içinde سُبْحَانَ رَبِّيَ الْاَعْلٰي derken, şu kelimenin ma‘nâsı inkişâf etti. Tam ma‘nâsıyla değil, fakat bir parça hakîkati göründü. Kalben dedim: “Keşke bir tek namaza bu kelime gibi muvaffak olsa idim, bir sene ibâdetten daha iyi idi.” Namazdan sonra anladım ki, o hatıra ve o hal, Sahâbelerin ibâdetteki derecelerine yetişilmediğine bir irşâddır. Evet, Kur’ân-ı Hakîm’in envârıyla hâsıl olan o inkılâb-ı azîm-i ictimâîde ezdâd birbirinden çıkıp ayrılırken; şerler bütün tevâbiiyle, zulümâtıyla ve teferruâtıyla; ve hayır ve kemâlât bütün envârıyla ve netâiciyle karşı karşıya gelip, bir vaz‘iyette, müheyyic bir zamanda, her zikir ve tesbîh bütün ma‘nâsının tabakātını turfandave tarâvetli ve taze ve genç bir sûrette ifade ettiği gibi; o inkılâb-ı azîmin tarrâkası altında olan insanların bütün hissiyâtını, letâif-i ma‘neviyesini uyandırmış. Hatta vehim ve hayâl ve sır gibi duygular hüşyâr ve müteyakkız bir sûrette, o zikir, o tesbîhlerdeki müteaddid ma‘nâları kendi zevklerine göre alır, emer. İşte şu hikmete binâen, bütün hissiyâtları uyanık ve letâifleri hüşyâr olan Sahâbeler, envâr-ı îmâniye ve tesbîhiyeyi câmi‘ olan kelimât-ı mübâreke..

...more
View all episodesView all episodes
Download on the App Store

Sözler MecmuasıBy Av. Ali Kurt