İhlâs hakkındadır.
Onyedinci Lem‘a’nın Onyedinci Nota’sının yedi mes’elesinden Dördüncü Mes’elesi iken, ihlâs münâsebetiyle Yirminci Lem‘a’nın İkinci Noktası oldu. Nûrâniyetine binâen Yirmibirinci Lem‘a olarak Lemeât’a girdi. Bu lem‘a, lâakal on beş günde bir def‘a okunmalıdır.
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
وَلَا تَنَازَعُوا فَتَفْشَلُوا وَتَذْهَبَ ر۪يحُكُمْ ٭ وَقُومُوا لِلّٰهِ قَانِت۪ينَ ٭ قَدْ اَفْلَحَ مَنْ زَكّٰيهٰا ٭ وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسّٰيهَا ٭ وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَنًا قَل۪يلاً
Ey âhiret kardeşlerim! Ve ey hizmet-i Kur’âniyede arkadaşlarım! Bilirsiniz ve biliniz! Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbûl bir şefâatçi, en metîn bir nokta-i istinâd, en kısa bir tarîk-i hakîkat, en makbûl bir duâ-yı ma‘nevî, en kerâmetli bir vesîle-i makāsıd, en yüksek bir haslet, en sâfî bir ubûdiyet, ihlâstır. Madem ihlâsta mezkûr hâssalar gibi çok nûrlar var ve çok kuvvetler var. Ve madem bu müdhiş zamanda ve dehşetli düşmanlar mukābilinde ve şiddetli tazyîkāt karşısında ve savletli bid‘alar ve dalâletler içerisinde, bizler gāyet az ve zayıf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gāyet ağır ve büyük ve umûmî ve kudsî bir vazîfe-i îmâniye ve hizmet-i Kur’âniye, omuzumuza ihsân-ı İlâhî tarafından konulmuştur. Elbette herkesten ziyâde bütün kuvvetimizle ihlâsı kazanmaya mecbûr ve mükellefiz.
Sayfa 167
Ve ihlâsın sırrını kendimizde yerleştirmek için, gāyet derecede muhtacız. Yoksa hem şimdiye kadar kazandığımız hizmet-i kudsiye kısmen zâyi‘ olur, devam etmez; hem şiddetli mes’ûl oluruz. وَلَا تَشْتَرُوا بِاٰيَات۪ي ثَمَنًا قَل۪يلاً âyetindeki şiddetli tehdîdkârâne nehy-i İlâhîye mazhar olup, saadet-i ebediye zararına ma‘nâsız, lüzûmsuz, zararlı, kederli, hodfurûşâne, sakîl, riyâkârâne bazı hissiyât-ı süfliyenin ve menâfi‘-i cüz’iyenin hâtırı için ihlâsı kırmakla; hem bu hizmetteki umum kardeşlerimizin hukukuna tecâvüz, hem hizmet-i Kur’âniyenin hürmetine taarruz, hem hakāik-i îmâniyenin kudsiyetine hürmetsizlik etmiş oluruz.
Ey kardeşlerim! Mühim ve büyük bir umûr-u hayriyenin çok muzır mâni‘leri olur. Şeytanlar, o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşırlar. Bu mâni‘lere ve bu şeytanlara karşı, ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir. İhlâsı kıracak esbâbdan; yılandan, akrebden çekindiğiniz gibi çekininiz! Hazret-i Yûsuf Aleyhisselâm: اِنَّ النَّفْسَ لَاَمَّارَةٌ بِالسُّٓوءِ اِلَّا مَا رَحِمَ رَبّ۪ي demesiyle, nefs-i emmâreye i‘timâd edilmez. Enâniyet ve nefs-i emmâre, sizi aldatmasın. İhlâsı kazanmak ve muhâfaza etmek ve mâni‘leri def‘etmek için, gelecek düstûrlar rehberiniz olsun.
Birinci Düstûrunuz: Amelinizde rızâ-yı İlâhî olmalı. Eğer o râzı olsa, bütün dünya küsse, ehemmiyeti yok. Eğer o kabûl etse, bütün halk reddetse, te’sîri yok. O râzı olduktan ve kabûl ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktizâ ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabûl ettirir, onları da râzı eder. Onun için, bu hizmette doğrudan doğruya; yalnız, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını esas maksad yapmak gerektir.