Fluent Fiction - Turkish

Autumn Breezes and Civic Duties: Connecting in Türkiye


Listen Later

Fluent Fiction - Turkish: Autumn Breezes and Civic Duties: Connecting in Türkiye
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-11-01-07-38-20-tr

Story Transcript:

Tr: Sarı yapraklar hafif bir rüzgarla dans ediyordu.
En: Yellow leaves were dancing with a gentle breeze.

Tr: Türkiye'de sonbahar, Cumhuriyet Bayramı'yla birleşince, her yer bir başka güzel oluyordu.
En: When autumn in Türkiye merges with Republic Day, everywhere becomes uniquely beautiful.

Tr: Emir, hiç bilmediği bu küçük şehirde, etrafına şaşkın gözlerle bakıyordu.
En: Emir was looking around with astonished eyes in this small town he had never known.

Tr: Sokaklar insanların coşkusuyla doluydu.
En: The streets were filled with people’s enthusiasm.

Tr: Rengarenk bayraklar, kocaman afişler ve her yerde çalan marşlar.
En: Colorful flags, huge banners, and anthems playing everywhere...

Tr: Burası tam bir bayram yeriydi.
En: This place was truly like a festival ground.

Tr: Emir, saatine baktı.
En: Emir looked at his watch.

Tr: Oy verme zamanı yaklaşıyordu ama o hâlâ doğru seçim yerini bulamamıştı.
En: It was nearing voting time, but he still hadn't found the right polling station.

Tr: Sabah, otel odasından aceleyle çıkarak kimliğini unuttuğu için kendine kızıyordu.
En: He was annoyed with himself for leaving his hotel room in a hurry in the morning and forgetting his ID.

Tr: Şehir merkezi oldukça hareketliydi.
En: The city center was quite lively.

Tr: Herkes bir yerlere koşuşturuyordu.
En: Everyone was rushing somewhere.

Tr: Sandık başının olduğu okul bahçesine gelmişti.
En: He had arrived at the schoolyard where the ballot box was.

Tr: Burada birçok insan oy kullanıyor, bazıları tanıdıklarıyla sohbet ediyordu.
En: Many people were voting here, and some were chatting with acquaintances.

Tr: Emir, kalabalığın arasından geçerek bilgi masasını gördü.
En: Emir saw the information table as he passed through the crowd.

Tr: Orada bir gönüllü vardı.
En: There was a volunteer there.

Tr: Leyla, oturduğu masanın arkasında, gelen vatandaşlara yardımcı oluyordu.
En: Leyla, sitting behind the table, was helping the citizens who came.

Tr: Genç, cana yakın bir yüze sahipti.
En: She had a youthful, friendly face.

Tr: Emir tereddütle yaklaştı.
En: Emir approached hesitantly.

Tr: "Merhaba, sanırım doğru yerde miyim?
En: "Hello, am I at the right place?

Tr: Oy kullanmam gerekiyor ama biraz yardımınıza ihtiyacım var," dedi.
En: I need to vote, but I could use a little help," he said.

Tr: Leyla, gülümseyerek cevap verdi.
En: Leyla replied with a smile.

Tr: "Tabii ki!
En: "Of course!

Tr: Elinizde kimlik var mı?
En: Do you have your ID with you?"

Tr: "Emir, kafasını salladı.
En: Emir shook his head.

Tr: "Ne yazık ki unuttum, otelde kaldı.
En: "Unfortunately, I forgot it; it's back at the hotel."

Tr: "Leyla biraz düşündü, sonra parlak bir fikirle gözleri parladı.
En: Leyla thought for a moment, then her eyes lit up with a bright idea.

Tr: "Otel çok uzak mı?
En: "Is the hotel far?

Tr: İsterseniz, bisikletimle gidip hızlıca alabilirsiniz.
En: If you want, you can take my bicycle and fetch it quickly."

Tr: "Emir şaşırmıştı.
En: Emir was surprised.

Tr: Bir yandan bu teklife minnettardı ama bir yandan da çekiniyordu.
En: On one hand, he was grateful for the offer, but on the other, he was hesitant.

Tr: Kısa bir süre düşündü ve Leyla'nın yardım teklifini kabul etti.
En: He thought for a short while and accepted Leyla's offer to help.

Tr: Leyla'nın bisikleti ödünç alarak hızla otele doğru çift pedal çevirmeye başladı.
En: Borrowing Leyla's bicycle, he quickly pedaled towards the hotel.

Tr: Yol boyunca sonbaharın sarı yapraklarının altında hızlıca ilerledi.
En: Along the way, he sped beneath the yellow leaves of autumn.

Tr: Otele vardığında, kimliğini alıp geri döndü.
En: When he reached the hotel, he picked up his ID and returned.

Tr: Bu süreçte Leyla'nın bisikleti sayesinde zaman kaybetmemişti.
En: In this process, thanks to Leyla's bicycle, he hadn't wasted any time.

Tr: Oy verme yerine yeniden ulaştığında Leyla, Emir'i karşıladı.
En: When he reached the voting place again, Leyla greeted him.

Tr: "Nasıldı, yetişebildiniz mi?
En: "How was it, did you make it in time?"

Tr: " diye sordu Leyla.
En: she asked.

Tr: Emir, şükranla gülümsedi.
En: Emir smiled with gratitude.

Tr: "Evet, sizin sayenizde.
En: "Yes, thanks to you.

Tr: Teşekkür ederim, gerçekten çok yardımcı oldunuz.
En: Thank you, you were really very helpful."

Tr: "Leyla gururla başını salladı.
En: Leyla nodded with pride.

Tr: Yardım etmenin verdiği duyguyla yoğruldu.
En: She was filled with the feeling of having helped.

Tr: Emir, oyunu kullanarak Cumhuriyet Bayramı'nın anlamına uygun şekilde vatandaşlık görevini yerine getirmişti.
En: Emir, by casting his vote, fulfilled his civic duty in a manner fitting of Republic Day.

Tr: Emir, o gün Leyla sayesinde, güvenin ve dayanışmanın gücünü bir kez daha anladı.
En: That day, Emir, thanks to Leyla, once again understood the power of trust and solidarity.

Tr: Leyla ise yardımlaşmanın ve başkalarının hayatlarına dokunmanın ne kadar önemli olduğunu öğrendi.
En: Meanwhile, Leyla learned just how important it is to help others and touch their lives.

Tr: Bu deneyim, ikisi için de unutulamayacak bir ders olmuştu.
En: This experience had been an unforgettable lesson for both of them.


Vocabulary Words:
  • astonished: şaşkın
  • enthusiasm: coşku
  • banners: afişler
  • nearing: yaklaşıyor
  • lively: hareketli
  • ballot: sandık
  • acquaintances: tanıdıklar
  • volunteer: gönüllü
  • hesitantly: tereddütle
  • unfortunately: ne yazık ki
  • fetch: almak
  • grateful: minnettar
  • sped: hızla ilerledi
  • beneath: altında
  • wasted: kaybetmek
  • greeted: karşıladı
  • gratitude: şükran
  • pride: gurur
  • fulfilled: yerine getirmek
  • civic duty: vatandaşlık görevi
  • trust: güven
  • solidarity: dayanışma
  • lesson: ders
  • gentle: hafif
  • merges: birleşir
  • polling station: seçim yeri
  • annoyed: kızgın
  • youthful: genç
  • hesitant: çekinmek
  • borrow: ödünç almak
...more
View all episodesView all episodes
Download on the App Store

Fluent Fiction - TurkishBy FluentFiction.org