Fluent Fiction - Turkish:
Bargaining in the Bazaar: A Turkish Delight Adventure Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-10-18-07-38-20-tr
Story Transcript:
Tr: İstanbul'un Kapalıçarşı'sı, rengarenk kumaşlar, baharatlar ve tatlılarla dolu.
En: İstanbul'un Kapalıçarşı'sı, filled with colorful fabrics, spices, and sweets.
Tr: Kemal ve Esra, bu hareketli sokaklarda yürüyordu.
En: Kemal and Esra were walking through these lively streets.
Tr: Sonbaharın serin esintisi yüzlerini okşuyor, ayaklarının altında renkli yapraklar hışırdıyordu.
En: The cool breeze of autumn caressed their faces, and colorful leaves rustled underfoot.
Tr: Kemal, kollarını açarak etrafı gösterdi.
En: Kemal spread his arms to show the surroundings.
Tr: "Esra, bugün Türk lokumunu bulacağız.
En: "Esra, today we will find Turkish delights.
Tr: En iyi fiyata alacağım, gör ve inan!" dedi, gözlerinde ışıltılarla.
En: I will get them at the best price, watch and believe!" he said, with a sparkle in his eyes.
Tr: Esra gülümsedi.
En: Esra smiled.
Tr: "Kemal, sakın unutma.
En: "Kemal, don't forget.
Tr: Ben buradayım, gerekirse yardım ederim."
En: I'm here, I can help if needed."
Tr: Biraz ilerledikten sonra lokumlarıyla ünlü bir tezgâhtan gelen tatlı kokular burnuna çalındı.
En: A little further on, the sweet smells from a stall famous for its delights wafted into their noses.
Tr: Tezgâhın ardında Mahmut Bey duruyordu. Yüzünde geniş bir gülümseme vardı ve müşteri çekiciliğiyle doluydu.
En: Behind the stall was Mahmut Bey, wearing a broad smile and full of customer appeal.
Tr: Kemal öne çıktı.
En: Kemal stepped forward.
Tr: "Merhaba! Bugün burada en iyi lokumu alacağım.
En: "Hello! Today, I will buy the best delight here.
Tr: Bana güzel bir fiyat verin," dedi kendi ifadesinden pek emin bir şekilde.
En: Give me a good price," he said, sounding quite confident.
Tr: Mahmut Bey, Kemal’i dikkatle süzdü.
En: Mahmut Bey studied Kemal carefully.
Tr: "Tabii ki! Ama iyi bir lokumun fiyatı vardır," diyerek gülümsedi ve biraz lokum tarttı.
En: "Of course! But a good delight has its price," he said with a smile and weighed some delight.
Tr: Kemal başını salladı.
En: Kemal nodded.
Tr: "Şu küçük kutu nedir?
En: "What is that small box?
Tr: Daha büyük bir kutu için ne dersiniz?"
En: How about a bigger box?"
Tr: Mahmut Bey, "Ah, büyük kutu daha güzel.
En: Mahmut Bey replied, "Ah, the big box is nicer.
Tr: Ama fiyat da daha büyük," dedi. Bir göz kırptı.
En: But the price is also bigger." He winked.
Tr: Kemal, pazarlığa başladı.
En: Kemal began to bargain.
Tr: Ciddi bir ifade takındı ve fiyatı indirmeye çalıştı.
En: He put on a serious expression and tried to lower the price.
Tr: Ancak her seferinde Mahmut Bey, yeni bir oyunla karşılık verdi.
En: But each time, Mahmut Bey countered with a new tactic.
Tr: Esra, Kemal’in çabalarını izliyordu.
En: Esra was watching Kemal's efforts.
Tr: Gülümsememek için kendini zor tuttu.
En: She struggled not to laugh.
Tr: Ama Kemal neredeyse yüksek bir fiyata razı olmak üzereydi.
En: But Kemal was about to accept a nearly high price.
Tr: O an Esra devreye girdi.
En: At that moment, Esra intervened.
Tr: "Mahmut Bey," dedi, "en iyi müşteri sadık olanıdır.
En: "Mahmut Bey," she said, "the best customer is a loyal one.
Tr: Biz bu lokumları arkadaşımıza hediye edeceğiz.
En: We are going to gift these delights to our friend.
Tr: Güzel bir hediye olması sizin için de onur olur, değil mi?"
En: It would be an honor for you, wouldn't it?"
Tr: Mahmut Bey gülmeye başladı.
En: Mahmut Bey started to laugh.
Tr: "Esra Hanım, siz çok zekisiniz," dedi.
En: "Esra Hanım, you are very clever," he said.
Tr: "Peki, bu sefer sizin dediğiniz gibi olsun.
En: "Alright, this time let's do as you say.
Tr: Güzel bir fiyat vereceğim."
En: I'll give you a good price."
Tr: Mahmut Bey, büyük bir kutu lokumu sarıp Esra ve Kemal’e uzattı.
En: Mahmut Bey wrapped a large box of delight and handed it to Esra and Kemal.
Tr: "Keyfini çıkarın," dedi gülerek.
En: "Enjoy," he said smiling.
Tr: Kemal ve Esra, kutuyla birlikte çarşıdan ayrıldılar.
En: Kemal and Esra left the market with the box.
Tr: Kemal hafifçe omuz silkti.
En: Kemal shrugged slightly.
Tr: "Biliyorum, esasında iyi pazarlık yapıyordum," dedi.
En: "I know I was actually bargaining well," he said.
Tr: Esra güldü.
En: Esra laughed.
Tr: "Tabii Kemal," dedi.
En: "Of course, Kemal," she said.
Tr: "Ama bazen birlikte çalışmak daha kolay.
En: "But sometimes it's easier to work together.
Tr: Teşekkürler!"
En: Thank you!"
Tr: Kapalıçarşı’nın renkli ve canlı atmosferinde, ikisi de deneyimlerinden keyif aldı.
En: In the colorful and lively atmosphere of the Kapalıçarşı, they both enjoyed their experiences.
Tr: Kemal, arkadaşının zekasını takdir etmeyi öğrendi.
En: Kemal learned to appreciate his friend's intelligence.
Tr: Esra, Kemal’in iniş çıkışlarıyla dolu maceralarından keyif almayı keşfetti.
En: Esra discovered the joy of Kemal's ups and downs in adventures.
Tr: Lokum kutusuyla birlikte gurur ve kahkahalarla dolu yürüyüşlerine devam ettiler.
En: They continued their walk filled with pride and laughter with the box of delights.
Vocabulary Words:
- caressed: okşuyor
- breeze: esinti
- leaves: yapraklar
- rustled: hışırdıyordu
- sparkle: ışıltı
- stall: tezgâh
- wafted: çalıntıdı
- bargain: pazarlık
- tactic: taktik
- intervened: devreye girdi
- loyal: sadık
- gift: hediye
- wrapped: sar
- shrugged: omuz silkti
- appreciate: takdir
- intelligence: zeka
- atmosphere: atmosfer
- experiences: deneyimler
- adventures: macera
- pride: gurur
- difficulties: zorluklar
- sweets: tatlılar
- carefully: dikkatle
- confident: emin
- expression: ifade
- appeal: çekicilik
- believe: inan
- cautious: temkinli
- determination: kararlılık
- collaboration: işbirliği