İnternetin ve sosyal medyanın orta yere oturduğu zamanlara doğmuş ve aynı zamanda sosyal medyayı kullanmayı da seven biri olarak maalesef hala daha varlığını sürdüren siber zorbalık, benim başıma gelenler, bu zorbaların düşünceleri ve hiç de düşünmediklerinden bahsetmek istedim size. Kırılgan egoların şekillendirdiği dünyadan uzaklaşıp kendi içinize baktığınız bol ışıklı günler dilerim!

Uzun bir aradan sonra başıma gelen en taze olaylardan birinin üstüne bu saygının ne olduğunu ve çocukluğumuzdan beri bize öğretilen bu zorundalığın nasıl bir zorundalık olduğunu tartışmak istedim. Küçüklüğünden beri bu saygı terimi ve beklentisiyle sorun yaşayan biri olarak benim saygıya bakış açımı ve aslında hep bahsettiğimiz saygı duyma zorunluluğunun nasıl bir temelden geldiğini dinlemek, üzerine düşünmek isterseniz kemerleri bağlayınız efem!

Bu hayatta şimdiden bıktığım çok şey var, bugün yataktan uzun bir süre kalkamadıktan sonra bir anda içimi dökme isteği ile kayıt almaya oturdum, anlatıyorum. Gelin sarılalım.

Hayatımızda sahip olduğumuz türlü türlü şeyin yanı sıra anksiyete belki de daha önce hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar hayatımızı etkileyebiliyor. Biz de hayatına anksiyete bozukluğu ile devam eden iki arkadaş olarak deneyimlerimizi anlatalım, hem biraz olsun farkındalık yaratalım hem de yaralarımıza sarılalım istedik. Toplumun dayatmaya çalıştığı tüm sınırların çoktan dışında olduğumuzdan, bu dayatılan sınırların ve baskıların da bizi nasıl etkilediğini ana savunma mekanizmamız olan kahkahalarımızın keskinliğiyle rahatça duyabilirsiniz efenim. Doğayı sevin, amigdalanızı öpün!