Ben-gesel

Yine dolup taşan bir bölümle karşınızdayım. LinkedIn'de herkesin bir şeyin 'founder'ı olması sorununu ve hashtag'leri aslında 2000'lerin başında Türkiye gençliği olarak bizim bulduğumuzu dakikalarca anlattım. 

"İdealist bir hoca Mardin'de İngilizce tiyatro yapmaya kalkarsa ne olur?" ve "Seni arayıp, sen onu aramışsın gibi yapan insanlar için cehennemde özel bir yer ayrılmış mıdır?" sorularının yanıtı da yine bu bölümde.

“Yeni yılda akrep burcunu neler bekliyor?”, “Venüs yine ne işler karıştıyor?”, “Bitcoin mi alsam TL’de mi kalsam?” gibi soruların cevabını bu bölümde bulamayacaksınız. Ama sabunla yeni yıl ilişkisini ve hala docx belge gönderen kişilerle arkadaşlığımızı gözden geçirmemiz gerektiğini bulabileceksiniz.

Eski yıl küçülmüş sabun gibidir; köpürtmez, tat vermez. Yeni yıl da yeni sabun gibidir. Azıcık ovsan köpürür, coşkuludur. Ama her yeni yıl sonunda küçülmüş sabuna dönecektir.

“Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar” diyenler için paha biçilmez bir bölüm. Yalanla olan uzatmalı ilişkimiz, yalan da olsa mutluluklarımız ve yalansız yaşamın zorlukları hep bu bölümde. Yalan söylemek bir kültür bizde. Belki de bu yüzden, bizi bir arada tutan şey aslında sevgimiz değil yalanlarımız…

Tatilde yediğimiz yemeklerin kalitesini, yemekler vücuda girerken değil vücuttan çıkarken anlayabiliriz. Bir ödeme tipi olarak IBAN isteme…

Evlilik sürecinin, yasal bir soyguna dönüşmesi ve şirket evliliği gibi sermaye yatırımı gerektirmesi bu bölümün ana konularından. Sadece bürokraside değil ilişkilerde de mütekabiliyet esas olmalı. İlişkilerde asit gibi olun. Asit plastiğe etki etmezken demiri eritir. Çünkü plastiği ciddiye almıyor asit.

Sercan yine düğün takısı faşizmi ile nasıl mücadele ettiğini, bahşiş adı altında alınan haraçların karşısında nasıl durduğunu anlatıyor. Berber seçerken dikkat edilmesi gerekenler de yine bu bölümde…

Sercan’ın yine gönlünce atıp tuttuğu bu bölümde, ön yargının aslında kötü değil gerekli bir şey olduğundan dem vuruluyor. Bir işten ayrılmanın, artık şirketin WhatsApp grubundan ayrılmaktan ibaret olduğunu vurgulamaktan da geri durmuyor anlatıcımız. Topuklu ayakkabı giyen bireylerle empati de kuruyor.

Pazar sabahları balkonda halı döven insanların varlığı, toplumsal gelişimimizi nasıl etkiliyor? Bir ayakkabı gerçekten de giydikçe açılır mı? Politik doğruculuk kapsamında pompacılara, yakıt enjeksiyon görevlisi mi demeliyiz? Bu soruların ve başka başka sorunların yanıtları bu bölümde. Anlayana…!

Sercan, bebek arabaları için ehliyet zorunluluğu getirilmesi gerektiğini hararetli bir şekilde savunuyor. Bununla da kalmayıp yanlış yere park eden bebek arabalarının çekilmesi gerektiğinin altını kalınca çiziyor. 

Toplumsal refahımız için tek başına mücadelesini sürdüren Sercan, yine gerçekleşmesi imkansız önerilerle sınırları zorluyor. Taziyelerde kıymalı pidenin önemi ve bebekli aile terörü gibi epistemolojik meseleler de yine bu bölümde.

Sercan’ın 600 yıl yaşayan süper babaannesinin sırrı, yemek sektöründeki çedar çılgınlığı ve incirlerinden başka kaybedecek bir şeyi olmayan manav, Ben-gesel bayram özel bölümünde. “Toplumu ayakta tutan sözlü kurallardır” şeklinde beylik laflar eden Sercan, sizi yine duygudan duyguya sürükleyecek.

Sercan, “Nerede o eski bayramlar?” diye soranları da unutmadı: Burada. Türkiye’de love/like ayrımını ilk yapan kişi olan İbrahim Tatlıses ile Tarkan’ın bağlantısı ne? Ortanca çocuklar hep büyüklerin eskilerini mi giyecek, bu gidişe kimse dur demeyecek mi?

"Bu ses kalitesiyle bu podcast dinlenmez" diyenler için önemli bilgilendirme: Ses kalitesi git gide artıyor mesela son bölüm dünyaca ünlü bir stüdyoda kaydedilmiş gibi. Ses kalitesi artarken içerik kalitesi düşmedi tabii. Arttı da diyemem ama diyene de mani olmam. Sevgiler.

3 numaralı yumurtalardan alanları gördükçe kahrolan Sercan, ilkokulda evli bir arkadaşa sahip olmanın nasıl bir deneyim olduğunu anlatmaktan da geri durmuyor. Salgının giriş seviyesi bir OKB’liye nasıl iyi geldiği ve okul seçerken basketbol potası sayısının neden önemli olduğu da yine bu bölümde.

Halı saha maçı organize edebilen bir kişiye neden gönül rahatlığıyla yöneticilik vermeliyiz? Bir insanı döverek daha güzel bir şeye benzetmek mümkün mü? Bu ve bunun gibi olmayan birçok sorunun daha yanıtı Ben-gesel’in ilk bölümünde.