SEFERÎLİK
Seferiliğin hükümleri:
Dinen seferi sayılabilmek için kişinin 90 km ve daha uzak bir yere gitmeye niyet etmesi gereklidir. Sefere niyet etmeyen kişi söz konusu mesafeyi aşsa bile seferi sayılmaz. Diğer taraftan seferilikte; asker komutanına, öğrenci öğretmenine, kadın kocasına tabidir. Tabi olunanın niyet etmesi yeterlidir. Ayrıca sefer için tek başına niyet yeterli değil, kişinin ayrıca yola çıkmış olması gerekir.
Hanefilere göre, yolcu hangi sebeple çıkarsa çıksın seferilik hükümlerine tabidir. Ancak Şafii Maliki ve Hanbelilere göre, hac, umre, ibadet, ticaret ilim ve sılayı rahim gibi mubah fiilleri yapmak üzere olan kişi nacak seferiliğin hükümlerine tabi olur. Adam öldürmek, yol kesmek, şarp vb. haram fiilleri işlemek üzere yola çıkan kimse seferi sayılmaz.
Sefer halinde meşakkat bulunduğu için İslam’da yolcular hakkında bazı kolaylıklar tanınmıştır. Seferi olan kimse, dört rekatlıkfarz namazı iki rekat şeklinde kısaltarak kılabilir. Eğer vakti müsait olursa sünnetleri kılması daha efdaldir.Yoksa, sünnetleri terk eder. Seferler, Ramazan ayındaki yolculuklarında oruçlarını kazaya bırakabilirler. Ancak seferi oldukları halde tuttukları oruçlarını ayrıca kaza etmeleri gerekmez.
Hanefiler dışındaki diğer üç mezhebe göre, seferi olan kimse, namazlarını birleştirme imkanı da sahiptir. Yani öğle ve ikindiyi öğle veya ikindinin vaktinde; akşam ve yatsıyı, akşam veya yatsı vaktinde birleştirerek kılabilir. Buna cem-i salat denir. Hanefilere göre ise, cem’ Hac esnasında sadece Arafat ve Müzdelife’de yapılabilir.
Yolculukta, sabah namazı sünneti hariç diğer sünnetler, hiçbir sebep bulunmaksızın binit üzerinde kılınabilir; farz namazları ise, mazeret bulunmadıkça yerde kılınır. Yolcu ayrıca Cuma ve Bayram namazlarını kılmak ve kurban kesmekle mükellef değildir. Bunları yerine getirmesi isteğine bağlıdır. Ancak vakti el veriyorsa özellikle Cuma namazına katılması daha uygundur.
Seferi olanlara tanınan bir diğer ruhsat da mestleri üzerine mesh sürelerinin üç gün ve üç gece olmasıdır.
Seferilik hükümlerinden faydalanıp faydalanmamak hususunda mezhepler arasında ihtilaf vardır. Hanefilere göre seferi olan bir kimsenin namazlarını kısaltması vaciptir. Farzları dört rekât olarak kılınması ise mekruhtur. Çünkü bu ruhsat Allah’ın ikramıdır ve ikramı geri çevirmek doğru değildir. Ama buna rağmen Hanefi mezhebine mensup olan biri namazı iki rekât yerine kısaltmadan dört rekât kılarsa bu namazı tekrar kılması gerekmez. Fazladan kıldığı iki rekât nafile sayılır. Şafii mezhebine göre ise ruhsat olan, kısaltmak değil tam kılmak olduğundan namazları kısaltmadan kılmak daha evladır. Malikilere göre seferde namazı kısaltarak kılmak müekked sünnettir.
Bir misafir, bulunduğu yerde on beş gün durmayı niyet etmeyip bugün, yarın çıkacağım diye uzun zaman orada kalacak olsa, yine seferilik hükmüne tabidir. Öyle ki, bir beldeye gidip belli bir işini gördükten sonra dönmek kararında olan bir kimse, o işin on beş günden az bir zamanda yapılamayacağını bilmedikçe yine sefer hükmünden çıkmaz, mukim sayılmaz. Eğer on beş günden önce bitmeyeceğini biliyorsa, niyet etmese bile mukim sayılır.
Mukim olan bir kimse, sefer halinde kazaya kalmış olan namazlarını ikişer rekât kılar. Sefer halinde bulunan kimse de ikamet zamanında kazaya kalmış namazlarını dörder rekât olarak kılar.
Mukim misafire, misafir de vakit içinde mukime uyabilir. İmam olan misafirin, namazdan önce veya namazdan sonra cemaate bu durumunu hatırlatır. Seferi, mukime uyduğu takdirde dört rekâtlı bir farz namazını mukim gibi tam olarak kılar.
Bir kimse içinde doğup büyüdüğü veya evlendiği yeri terk edip başka bir beldeye yerleşse, artık önceki vatanı, asıl olmaktan çıkar. Sonradan orada olsa, on beş gün oturmaya niyet etmedikçe, farz namazlarını dörder rekât kılması gerekmez. Fakat asıl vatanından geçici olarak çıkıp başka bir yeri ikamet vatanı edindikten sonra asıl vatanına dönse, niyete muhtaç olmaksızın mukim olur, namazlarını tam olarak kılması gerekir.
Bir kimse yolculuğu sırasında bir beldede bir ay kalmaya niyet edip bu kadar durduktan sonra tekrar yola çıksa veya diğer bir beldeye gidip orada en az on beş gün oturmaya niyet etse, artık evvelki belde ikamet vatanı olmaktan çıkmış olur. Oraya tekrar dönmekle mukim olmaz. Orada mukim olabilmesi için tekrar en az on beş gün oturmaya niyet etmesi gerekir. Fakat ikamet vatanından ikamet müddeti içinde geçici bir iş için sefer müddetinden az birkaç saatlik yola gidip dönmekle ikamet vatanı bozulmaz.
Bir kimse sürekli yaşamakta olduğu vatanından ayrılıp, ziyaret vb. amaçlarla 90 km. ve daha uzak yerde yerleşik olan anne-babasının yanına giderse seferilik hükümlerine tabi olur. Dolayısı ile gittiği yerde 15 günden daha az kalmaya niyet ettiği takdirde seferi olur. (Mevsıli, el-İhtiyar, I, 79
Fıkıh kaynaklarında geçtiği üzere; “İki yerde eşi, evi-barkı bulunan bir kimse bunlardan hangisinin yanına gitse mukim olur. (Mevsıli, İhtiyar, İst.,ts. , I, 81;
İ