Enam Suresi 56. De ki: “Allah’tan başka (bağlanıp) taptığınız/tapındığınız şeylere kulluk etmem bana yasak kılındı.” (Yine) de ki: “Sizin ‘hevâ ve hevesinize’ uymayacağım. Aksi halde gerçekten ben de sapmış ve doğru yolu bulanlardan olmamış olurum.”
(Hevâ ve hevesine göre hareket edenler, Allah’ın gönderdiği din yerine kendi düşünce ve sistemlerini koyanlar ve onu esas alanlar, sahte ilâhlık yapmış ve şirk içinde olmuş olurlar.) [bk. 25/43; 45/23]
Enam Suresi 57. De ki: “Şüphesiz ben Rabbimden (gelen) açık bir delil üzerindeyim (Kur’an’a dayanmaktayım), siz de onu yalanladınız. Sizin acele gelmesini istediğiniz (ilâhî azap),[6] benim yanımda (elimde) değildir. Hüküm vermek ancak Allah’a aittir. (Bu hususta) gerçeği O anlatır. O, (doğruyu eğriden) ayırt edenlerin en hayırlısıdır.”
Enam Suresi 58. (Onlara) de ki: “Acele gelmesini istediğiniz şey benim yanımda (elimde) olsaydı, benimle sizin aranızda iş, elbette (çoktan) bitirilmişti.” (Fakat) Allah, zalimleri daha iyi bilir.
Enam Suresi 59. Gaybın anahtarları da O’nun katındadır, onları O’ndan başkası bilmez.[7] Karada ve denizde olan (her) şeyi O bilir. Bir yaprak düşmez ki (Allah) onu bilmesin. Ne yerin karanlıkları içindeki bir tane, ne yaş, ne kuru hiçbir şey yoktur ki apaçık bir Kitab’da (Levh-i mahfûz veya ilm-i İlâhî’de) olmasın.
Enam Suresi 60. Geceleyin sizi öldür(ür gibi uyut)an, gündüzün ne kazandığınızı bilen, sonra belli bir ecel tamamlansın diye gündüzde sizi dirilt(ircesine uyandır)an O’dur. Sonra, dönüşünüz ancak O’nadır. Sonra (O, dünyada) yaptıklarınızı size haber verecektir (sizi hesaba çekecektir). [krş. 39/42 ve açıklaması]
Enam Suresi 61. O, kulları üzerine mutlak galiptir. Size (bütün amellerinizi yazıp gözetmeye) bekçi (melek)ler gönderir. Nihayet birinize ölüm gelince, elçilerimiz eksik ve fazla yapmaksızın onun canını alırlar.
Enam Suresi 62. Sonra onlar, gerçek Mevlâları olan Allah’a döndürü(lüp götürülür)ler. Haberiniz olsun ki hüküm ancak O’nundur ve O, hesap görenlerin en çabuğudur.
Enam Suresi 63. (Resûlüm!) De ki: “‘Bizi bundan kurtarırsa, ancak şükredenlerden olacağız’ diye, gizli ve (açık) sızlanarak dua ederken, karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi kurtaran kimdir?”
Enam Suresi 64. De ki: “Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi Allah kurtarır. Sonra siz yine de (Allah’tan başkalarını önde tutarak) müşriklik edersiniz.”
Enam Suresi 65. De ki: “O (Allah) size üstünüzden veya ayaklarınızın altından (çeşitli afetlerle) bir azap göndermeye veya (karşı) gruplar halinde sizi birbirinize katıp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya gücü yetendir.” Bak, âyetleri iyice anlasınlar diye nasıl türlü türlü açıklıyoruz.
(Önceki kavimlerden niceleri gönderilen peygamberlere karşı isyan ve taşkınlık yaptılar. Bu halleri devamlılık kazandığında Allahu Teâlâ, onlara gökten ve yerden felaketler verdi. Bazılarının üzerine taş yağdırarak, bazılarını suda boğarak, bazılarını şiddetli zelzeleyle yere batırarak, bazılarını da şiddetli kasırga göndererek helak etti. Yine yüce Allah’ı ve peygamberini dinlemeyen bir kısmını da karşıt gruplara ayırıp kiminin hıncını kimine tattırdı. İşte bu âyet-i kerîme, burada üç türlü cezaya işaret ederek Son Peygamber’in ümmetine, Allah’ı, Peygamber’i ve emirlerini bırakıp sapıklık ve taşkınlığa düşmemeleri için yapılan bir uyarıdır.)[8]
Enam Suresi 66. O (Kur’an), gerçek olduğu halde, kavmin onu yalanladı. De ki: “Ben, sizin üzerinize (bir uyarıcıyım, azaptan kurtaracak) vekil değilim.”
Enam Suresi 67. (Kur’an’daki) her haberin, kararlaşmış/gerçekleşecek bir zamanı (ve mekânı) vardır. Siz de onu artık yakında öğreneceksiniz. [bk. 38/88]
Enam Suresi 68. Âyetlerimiz hakkında (biçimsiz ve alaylı sözlerle) münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir konuya geçinceye kadar onlardan yüz çevir (tavır göster, karşı savunmanı yap veya müslüman olmanın gereği olarak orada durma). Eğer şeytan, sana (bunu) unutturursa, hatırladıktan sonra (hemen kalk) artık o zalimler topluluğu ile oturma! [krş. 4/140]