Hz. Süheyb, Mekke'de kendi gayretleriyle büyük bir servet elde edip hayli zengin oldu. Medîne-i Münevvere'ye hicret edeceği müşrikler tarafından haber alınınca yolu kesildi. Dediler ki:
- Sen Mekke'ye fakir olarak geldin. Çok mal ve servete kavuştun. Şimdi hem kendin gideceksin, hem bunca malı götüreceksin buna izin vermeyiz.
Hz. Süheyb, onlara buyurdu ki:
- Ey müşrikler. Beni iyi tanırsınız ki, çok iyi ok atarım. Eğer üzerime gelirseniz, ok çantamdaki okların hepsini size atarım ve sonra kılıcımı çekerim. Bunlardan biri elimde bulundukça bana bir şey yapamazsınız, kendiniz bilirsiniz.
Fakat Hz. Süheyb'in, Peygamber Efendimiz (asm)'e olan muhabbeti, bağlılığı ve ona kavuşmak arzûsu ve Medîne-i Münevvere'ye gidip ibâdetlerini rahatça edâ edebilmek isteği o kadar çoktu ki, yanında bulunan bütün mallarının ve alacaklarının, Peygamber Efendimiz (asm)'in sevgisi yanında hiç kıymeti yoktu. Bu sebeple hiç vakit kaybetmemek, bunlarla oyalanmamak için onlara dedi ki:
- Yanımdaki ve Mekke'de bulunan mallarımı size verirsem önümden çekilir misiniz, yolumu açar mısınız?
Hak ve hakikatlerden nasîbi olmayan müşriklerin de arzûsu buydu. Hemen kabûl ettiler. Hz. Süheyb, yanında bulunan bütün mallarını verdi, Mekke'deki mallarının da yerini tarif edip müşriklerin elinden kurtuldu ve hiç parasız olarak yoluna devam etti.
Mekke ile Medîne arasındaki yolda binbir zahmet, tahammülü mümkün olmayan güçlüklerle karşılaştı. Fakat sevgili Peygamberimiz (asm)'e kavuşmanın heyecanı ile bütün sıkıntılardan zevk alarak yoluna devam etti. Peygamber Efendimiz (asm), beraberlerinde Hz. Ebû Bekir (ra) ve Hz. Ömer (ra) olduğu hâlde Hz. Külsüm bin Hedm'in hânesine misâfirdiler. Önlerinde de ev sâhibinin getirdiği yaş hurmalar vardı.
Hz. Süheyb Peygamber Efendimiz (asm)'in huzuruna geldiğinde gözü ağrıyordu. Yolda çok acıkmış ve susamıştı. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (asm)'in önlerinde hazır bulunan taze hurmalardan yemeye başladı. Hz. Ömer:
"Yâ Resûlullah! Süheyb'i görüyor musunuz, hem gözü ağrıyor, hem yaş hurma yiyiyor." dedi.
Peygamber Efendimiz (asm) de Hz. Süheyb'e lâtife ile buyurdu ki:
- "Gözlerinde rahatsızlık var, yine de hurma yiyorsun."
Hz. Süheyb de cevaben dedi ki:
"Yâ Resûlallah! Gözümün birisi sağlamdır. Onun hakkını yiyorum."
Peygamber Efendimiz (asm) ve orada bulunanlar, bu cevap hoşlarına gittiğinden tebessüm ettiler. Sonra Süheyb başından geçenleri anlattı:
"Yâ Resûlallah, Mekke'den, Medîne'ye hicret etmek için yola çıktığım zaman, müşrikler beni yakaladılar. Onlara bütün servetimi teklif ettim. Onlar da kabul ettiler. Bütün malımı vererek kendimi ve ailemi kurtararak huzurunuza geldim."
Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki:
- "Süheyb kazandı, Süheyb kazandı, Ebû Yahyâ kazandı! Satış kârlı çıktı. Satış kârlı çıktı."
Sonra Hz. Süheyb hakkında nâzil olan:
"İnsanlardan bir kısmı, Allah Teâlâ'nın rızâsını isteyerek O'na ibâdet yolunda kendini ve malını fedâ ederler." (Bakara, 2/207)
meâlindeki âyet-i kerîmesini okudular.