Fluent Fiction - Turkish:
Emre's Dance: From Stage Fright to Triumph and Love Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-10-23-22-34-01-tr
Story Transcript:
Tr: İstanbul'un hareketli bir lise koridorunda mücadele ve heyecan vardı.
En: In the bustling corridors of a high school in İstanbul, there was a mix of struggle and excitement.
Tr: Cumhuriyet Bayramı yaklaşmıştı.
En: Cumhuriyet Bayramı was approaching.
Tr: Çocuklar büyük bir hazırlık içindeydi.
En: The children were in a state of great preparation.
Tr: Sonbaharın renkleri okul bahçesini süslüyor, yapraklar rüzgârla dans ediyordu.
En: The colors of autumn adorned the school yard, with leaves dancing in the wind.
Tr: Herkesin gözleri bir kişi üzerinde toplanmıştı: Aylin.
En: Everyone's eyes were fixed on one person: Aylin.
Tr: Aylin, dans takımının enerjik lideriydi.
En: Aylin was the energetic leader of the dance team.
Tr: Elinde kağıtlar ve notlar, herkese talimat veriyordu.
En: She was giving instructions to everyone with papers and notes in hand.
Tr: Aylin’in güler yüzü ve kararlılığı herkesin moralini yükseltiyordu.
En: Aylin's cheerful face and determination were boosting everyone's morale.
Tr: Ancak bir kişi özellikle dikkatle izliyordu onu: Emre.
En: However, one person was watching her with particular attention: Emre.
Tr: Emre sessiz bir çocuktu.
En: Emre was a quiet child.
Tr: Dans konusunda yetenekliydi.
En: He was talented in dance.
Tr: Fakat sahne korkusu onu frenliyordu.
En: But stage fright was holding him back.
Tr: İnsanların önünde performans sergilemekten çekiniyordu.
En: He was hesitant to perform in front of people.
Tr: Ancak Aylin’i etkilemek istiyordu.
En: However, he wanted to impress Aylin.
Tr: Aylin’e duyduğu hayranlık içinde saklı bir hayaldi.
En: His admiration for her was a hidden dream.
Tr: Onun dikkatini çekmek istiyordu, ama nasıl?
En: He wanted to catch her attention, but how?
Tr: Emre uzun saatler çalışıyordu.
En: Emre worked long hours.
Tr: Kendi kendine çalışmak yeterli değildi.
En: Practicing by himself wasn’t enough.
Tr: Bir gün cesaretini toplayarak Aylin’e yaklaştı.
En: One day, he mustered the courage to approach Aylin.
Tr: "Bana biraz yardımcı olur musun?" dedi.
En: "Can you help me a little?" he said.
Tr: Gözlerinde endişe ve umut vardı.
En: There was worry and hope in his eyes.
Tr: Aylin gülümsedi.
En: Aylin smiled.
Tr: "Tabii ki, Emre," dedi.
En: "Of course, Emre," she said.
Tr: "Beraber çalışabiliriz."
En: "We can work together."
Tr: Aylin, Emre’ye her gün biraz daha yardımcı oldu.
En: Aylin helped Emre a bit more each day.
Tr: Onun öz güvenini artırdı.
En: She boosted his self-confidence.
Tr: Onunla pratik yaptı, dans adımlarını gösterdi ve moral verdi.
En: She practiced with him, showed him dance steps, and motivated him.
Tr: Emre’nin yeteneği yavaş yavaş ortaya çıkıyordu ve Aylin’in desteği çok değerliydi.
En: Emre's talent was slowly coming to light, and Aylin’s support was very valuable.
Tr: Günler geçti ve yarışma günü geldi çattı.
En: Days passed, and the day of the competition finally arrived.
Tr: Emre sahneye çıkmadan önce kalbi hızla çarpıyordu.
En: Before going on stage, Emre's heart was pounding rapidly.
Tr: Panik dalgası onu sarmıştı.
En: A wave of panic had enveloped him.
Tr: Fakat Aylin’in sözlerini hatırladı: "Sadece sen ve müzik var. Gerisi boş."
En: But he remembered Aylin's words: "It's just you and the music. Nothing else matters."
Tr: Bu sözler Emre’ye cesaret verdi.
En: These words gave Emre courage.
Tr: Müzik başladığında Emre derin bir nefes aldı.
En: When the music started, Emre took a deep breath.
Tr: İçindeki korkuyu bastırdı ve dans etmeye başladı.
En: He suppressed the fear inside and began to dance.
Tr: Ayakları adeta yerden kesildi.
En: His feet seemed to lift off the ground.
Tr: Aylin de onun yanında dans ediyordu.
En: Aylin was dancing alongside him.
Tr: Birlikte uyum içinde hareket ediyorlardı.
En: They moved in harmony together.
Tr: Kalabalığın alkış sesleri salonu doldurdu.
En: The applause of the crowd filled the hall.
Tr: Performans sona erdiğinde Emre’nin yüzünde bir gülümseme yayıldı.
En: When the performance ended, a smile spread across Emre's face.
Tr: Kendine inanıyordu artık.
En: He believed in himself now.
Tr: Aylin ona yaklaşarak, "Harikaydın!" dedi.
En: Approaching him, Aylin said, "You were amazing!"
Tr: Emre sevinçle gülümsedi.
En: Emre smiled with joy.
Tr: Artık kim olduğu ve neler yapabileceği konusunda net bir fikre sahipti.
En: He now had a clear idea of who he was and what he could achieve.
Tr: O gün Emre, sadece bir dans yarışmasında değil, kendisine duyduğu güven konusunda da zafer kazandı.
En: That day, Emre achieved victory not only in a dance competition but also in the confidence he had in himself.
Tr: Ve Aylin’e olan duygularını ifade edebilecek cesareti buldu.
En: And he found the courage to express his feelings for Aylin.
Tr: O, artık sadece dans eden bir çocuk değil, kendine inanan bir gençti.
En: He was no longer just a child who danced, but a young man who believed in himself.
Tr: İstanbul lise koridorlarındaki bu zafer, Emre için büyük değişimlerin başlangıcı oldu.
En: This victory in the high school corridors of İstanbul marked the beginning of great changes for Emre.
Vocabulary Words:
- bustling: hareketli
- corridor: koridor
- struggle: mücadele
- approaching: yaklaşmak
- adorned: süslüyordu
- determination: kararlılık
- morale: moral
- admiration: hayranlık
- hesitant: çekinmek
- mustered: cesaretini topladı
- courage: cesaret
- self-confidence: öz güven
- valuable: değerli
- pounding: çarpıyordu
- enveloped: sardı
- suppress: bastırmak
- harmony: uyum
- applause: alkış
- victory: zafer
- express: ifade etmek
- feelings: duygular
- confidence: güven
- energetic: enerjik
- performance: performans
- fright: korku
- practicing: çalışma
- worry: endişe
- impress: etkilemek
- talent: yetenek
- significant: önemli