Anlamsız protokol hitabetlerinden sıkılıp birini dinlemeyi bıraktığınız oluyor mu?
Ya galiba önemli şeyler söylüyor, ama ben niye bir şey anlayamıyorum diye sorduğunuz?
Peki anlatacak çok şeyiniz olup da nereden başlayacağınızı bilemediğiniz anlar?
Topluluk karşısına çıktığınızda zangır zangır titrediğiniz olur mu hiç?
Değerli dostlar, 2016-2017 sezonunun ilk Kemal Özceyhan seminerinde, panel, seminer, salon, sınıf gibi ortamlarda dinleyici ve izleyicilerin anlattıklarımıza nasıl dikkatlerini çekebileceğimizi tartışıyoruz. Bu, monolog bir anlatımın ötesinde, bir deneyim paylaşımı. Engin Yılmaz, 2004 yılından bu yana bulunduğu seminer, panel, ders ve sunumlarda yaşadıklarını paylaşıyor. Hangi konuşmaların canlı ve heyecanlı, hangilerinin ezberci ve sıkıcı olabileceğini örneklerle aktarıyor. Doğru bir hazırlık ve doğal bir sunuşun nasıl bir fark yaratacağını göstermeye çalışıyor. İyi bir konuşmanın ekranda yazanı okumanın çok ötesinde olduğunu, ama anlatılacak şeyin başı ve sonunu bilmenin ne kadar önemli olabileceğini tartışıyor.
Seminerin ikinci yarısında ise, halen edebiyat öğretmenliği yapmakta olan Ali öztürk, kör bir öğretmen olarak, ders anlatımı, sınıf yönetimi, öğrenci ilişkileri noktasındaki tecrübe ve yöntemlerini paylaşıyor.