Fluent Fiction - Turkish:
Finding Balance: Emir's Magical Reunion with Family Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-10-29-07-38-20-tr
Story Transcript:
Tr: Göreme'nin büyülü atmosferinde, Cumhuriyet Bayramı yaklaşıyordu.
En: In the magical atmosphere of Göreme, the Republic Day was approaching.
Tr: Emir, İstanbul'un karmaşık temposundan kaçmak ve kısa bir hafta sonu kaçamağı için memleketine, Kapadokya'ya dönmeye karar verdi.
En: Emir, a young and ambitious architect, decided to escape the bustling pace of Istanbul and return to his hometown, Cappadocia, for a short weekend getaway.
Tr: Sürekli başarıya ulaşma isteği onu yormuş, ailesine duyduğu özlemi arttırmıştı.
En: The constant desire for success had worn him out and increased his longing for his family.
Tr: Bu özel bayramda, Emir’in ailesi onu özlemle bekliyordu.
En: On this special holiday, Emir's family was eagerly waiting for him.
Tr: Kapadokya'nın peri bacaları ve renkli balonları arasında örtülü, taş evlerden ve kıvrımlı patikalardan oluşan bir site vardı.
En: In the area covered among the fairy chimneys and colorful balloons of Cappadocia, there was a site made up of stone houses and winding paths.
Tr: Mareşal Caddesi boyunca ilerlerken aklında sadece uzundur görmediği ailesine kavuşma heyecanı vardı.
En: As he proceeded along Mareşal Street, the only thing on his mind was the excitement of reuniting with his family, whom he hadn't seen for a long time.
Tr: Ancak yine de bir yanı iş maillerinden kopamıyordu.
En: However, a part of him couldn't escape work emails.
Tr: Telefonu sürekli çalıyordu, gelen bildirimler kafa karıştırıyordu.
En: His phone was constantly ringing, and the incoming notifications were confusing him.
Tr: Leyla ve Kemal, Emir’in anne ve babası, kapının önünde onu karşıladı.
En: Leyla and Kemal, Emir's parents, greeted him at the door.
Tr: "Hoş geldin, oğlum," diyerek ona sıkıca sarıldılar.
En: "Welcome, son," they said, hugging him tightly.
Tr: Evin içine girdikten sonra Emir, odasına çıkıp telefonunu masaya bıraktı.
En: After entering the house, Emir went up to his room and left his phone on the table.
Tr: İçinde yoğun bir istek vardı: işinden uzaklaşıp sadece ailesiyle vakit geçirmek.
En: He had a strong desire inside: to distance himself from work and spend time only with his family.
Tr: Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının olduğu gün, babası Kemal, "Bugün telefonunu bir kenara bırakıp bizimle anın tadını çıkar, Emir," dedi.
En: On the day of the Republic Day celebrations, his father Kemal said, "Today, put your phone aside and enjoy the moment with us, Emir."
Tr: Emir düşündü, bu iyi bir fırsattı.
En: Emir thought, this was a good opportunity.
Tr: Telefonunu kilitledi ve sıradan bir günün telaşını arkasında bırakmaya karar verdi.
En: He locked his phone and decided to leave the hustle and bustle of an ordinary day behind.
Tr: Ailece, çevrenin eşsiz güzelliklerini keşfetmek için dışarı çıktılar.
En: As a family, they set out to explore the unique beauties of the surroundings.
Tr: Sonbaharın renkleri her yeri süslüyordu, hafif esen serin rüzgar yüzlerini okşuyordu.
En: The colors of autumn decorated everywhere, and the gently blowing cool breeze caressed their faces.
Tr: En sonunda, hep birlikte sıcak hava balonlarına binmek için yola koyuldular.
En: Finally, they all set off to ride the hot air balloons together.
Tr: Balon, yavaşça gökyüzüne yükselirken, aşağıdaki manzara Emir’in nefesini kesti.
En: As the balloon slowly rose into the sky, the view below took Emir's breath away.
Tr: Peri bacaları ve altın rengindeki yapraklar bir tablo gibi uzanıyordu.
En: The fairy chimneys and golden-colored leaves stretched out like a painting.
Tr: O anda Emir, hayatın sadece iş olmadığını fark etti.
En: At that moment, Emir realized that life was not just about work.
Tr: Çevresindeki güzelliklerle ve ailesiyle geçirdiği zamanın ne kadar değerli olduğunu anladı.
En: He understood how valuable the time spent with his family and the surrounding beauties was.
Tr: Çalışma ve kişisel yaşam dengesini nasıl sağlayacağını düşündü.
En: He thought about how to balance work and personal life.
Tr: Mimarideki ilhamı aslında tam da burada, doğanın kalbinde, ailesiyle geçirdiği anların içindeydi.
En: The inspiration in architecture was indeed right here, in the heart of nature, in the moments spent with his family.
Tr: Emir, İstanbul’a dönerken içi huzur doluydu.
En: As Emir returned to Istanbul, he was filled with peace.
Tr: Artık işine daha farklı bir gözle yaklaşacağını biliyordu.
En: He knew he would approach his work with a different perspective from now on.
Tr: Bu deneyim ona iş dışında birçok öğretici şey katmıştı.
En: This experience had taught him many things beyond work.
Tr: Projelerini yeniden ele alırken, doğal güzellikleri ve aile bağlarını unutmamak için kendine söz verdi.
En: As he re-evaluated his projects, he promised himself not to forget the natural beauties and family ties.
Tr: Cumhuriyet Bayramı'nda Kapadokya’nın ilham verici atmosferi vardı ve Emir, hayatındaki dengeyi bulmanın mutluluğuyla oradan ayrıldı.
En: On the Republic Day, Cappadocia's inspiring atmosphere was present, and Emir left there with the happiness of finding balance in his life.
Vocabulary Words:
- magical: büyülü
- architect: mimar
- ambitious: hırslı
- bustling: karmaşık
- getaway: kaçamak
- longing: özlem
- covered: örtülü
- chimneys: bacaları
- winding: kıvrımlı
- notifications: bildirimler
- hugging: sarılmak
- moment: an
- decorated: süslüyordu
- gently: hafif
- breeze: rüzgar
- caressed: okşuyordu
- stretched: uzanıyordu
- balance: denge
- inspiration: ilham
- perspective: bakış açısı
- environment: çevre
- valuable: değerli
- re-evaluated: yeniden ele almak
- peace: huzur
- opportunity: fırsat
- ordinary: sıradan
- hustle: telaş
- unlock: kilidini açmak
- caught: kapmak
- experienced: tecrübe etmek