Fluent Fiction - Turkish:
Finding Inner Peace: A Journey Through Cappadocia's Retreat Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-24-07-38-20-tr
Story Transcript:
Tr: Cappadocia'nın büyüleyici manzarasında, peribacalarının gölgesinde bir ruhsal geri çekilme yeri vardı.
En: In the enchanting landscape of Cappadocia, there was a spiritual retreat situated in the shadows of the fairy chimneys.
Tr: Sonbaharın renkleri çevreyi sarmış, yerleri altın yapraklarla kaplamıştı.
En: The colors of autumn enveloped the surroundings, covering the ground with golden leaves.
Tr: Bu huzurlu ortamda, Emre, Zeynep ve Can sessizce yürüyordu.
En: In this peaceful setting, Emre, Zeynep, and Can were walking quietly.
Tr: Emre, hayatından memnun değildi.
En: Emre was not satisfied with his life.
Tr: Derinlerde bir boşluk hissediyordu.
En: He felt a void deep inside.
Tr: O yüzden bu ruhsal geri çekilme programına katılmaya karar vermişti.
En: So, he decided to attend this spiritual retreat program.
Tr: Yanında kuzeni Can da vardı, ama Can oldukça şüpheciydi.
En: His cousin Can was with him, but Can was quite skeptical.
Tr: Emre'nin amacı netti: iç huzuru bulmak ve hayatında yeni bir yön belirlemek.
En: Emre's goal was clear: to find inner peace and chart a new direction in life.
Tr: Ancak zihni sürekli analiz yapıyor, her şeyi sorguluyordu.
En: However, his mind was constantly analyzing and questioning everything.
Tr: "Bu meditasyon işe yarayacak mı?"
En: "Will this meditation work?"
Tr: diye düşündü Emre.
En: he thought.
Tr: Zeynep, grupta bu tür etkinliklere daha önce katılmış tecrübeli biriydi.
En: Zeynep was an experienced participant in such events within the group.
Tr: Herkes sabah meditasyon seansına giderken, o hepileri cesaretlendirdi.
En: As everyone headed to the morning meditation session, she encouraged them.
Tr: "Yargılarımızı bir yana bırakalım," dedi gülümseyerek.
En: "Let's put our judgments aside," she said with a smile.
Tr: "Kalbimizi ve aklımızı açalım."
En: "Let's open our hearts and minds."
Tr: İlk seans başladı.
En: The first session began.
Tr: Meditasyon rehberi, derin bir nefes almayı, gözleri kapatmayı söylüyordu.
En: The meditation guide instructed them to take a deep breath and close their eyes.
Tr: Emre, rehberin sözlerine uymaya çalıştı ama zihni sürekli dağılıyordu.
En: Emre tried to follow the guide's words, but his mind kept wandering.
Tr: "Neden buradayım?"
En: "Why am I here?"
Tr: diye düşündü bir kez daha.
En: he thought once more.
Tr: Fakat bir akşamüstü, grup meditasyonundayken, Emre sonunda özgür bıraktı kendini.
En: However, one afternoon, during group meditation, Emre finally set himself free.
Tr: İçinde bir huzur dalgası hissetti.
En: He felt a wave of peace within.
Tr: Gözlerini açtığında çevresindeki dünyaya bakışının değiştiğini fark etti.
En: When he opened his eyes, he realized that his perspective on the world around him had changed.
Tr: Buraya kadar yaptığı her şeyin aslında daha derin bir anlamı vardı.
En: Everything he had done until then actually had a deeper meaning.
Tr: Seans sonrasında Zeynep yanına geldi.
En: After the session, Zeynep came over to him.
Tr: "Ne düşünüyorsun?"
En: "What do you think?"
Tr: diye sordu merakla.
En: she asked curiously.
Tr: Emre gülümseyerek, "Hayatımın yönünü buldum sanırım," dedi.
En: Emre smiled and said, "I think I've found the direction of my life.
Tr: "Yaşamda önemli olan daha fazla bağlantı kurmak ve anı yaşamak."
En: What's important in life is to connect more and live in the moment."
Tr: Can, Emre'nin yanına yanaştı ve omzuna dokundu.
En: Can approached Emre and touched his shoulder.
Tr: "Sende bir değişiklik var," dedi hayretle.
En: "There's a change in you," he said in amazement.
Tr: Cappadocia'dan ayrılırken Emre, yolculuğunun sadece burada bitmediğini, daha yeni başladığını biliyordu.
En: As he left Cappadocia, Emre knew that his journey didn't just end here; it was only beginning.
Tr: Artık daha dengeliydi.
En: He was now more balanced.
Tr: İçinde bulduğu huzur ve açık fikirli yaklaşımıyla, hayatına devam etmeyi planlıyordu.
En: With the inner peace and open-mindedness he found, he planned to continue his life.
Tr: Gökyüzünde süzülen balonlar gibi, Emre de özgürlüğe adım atmıştı.
En: Like the balloons gliding in the sky, Emre too had taken a step towards freedom.
Tr: Rüzgarın getirdiği mesajı dinleyerek, hayatına yön vermeye hazırdı.
En: Listening to the message brought by the wind, he was ready to steer his life.
Tr: Cappadocia, onun için bir başlangıç yeriydi, ama aynı zamanda içsel yolculuğunun sadece küçük bir parçasıydı.
En: For him, Cappadocia was a starting point, but also just a small part of his inner journey.
Tr: Ve Emre, yeni deneyimlere açık, huzur ve mutluluk dolu bir hayat için yola çıkmıştı.
En: And Emre embarked on a path filled with new experiences, peace, and happiness.
Vocabulary Words:
- enchanting: büyüleyici
- landscape: manzara
- spiritual: ruhsal
- retreat: geri çekilme
- shadows: gölge
- chimneys: bacalar
- enveloped: sarmak
- surroundings: çevre
- void: boşluk
- skeptical: şüpheci
- analyzing: analiz etmek
- questioning: sorgulamak
- meditation: meditasyon
- participant: katılımcı
- encouraged: cesaretlendirmek
- judgments: yargı
- guided: rehberlik etmek
- wandering: dağılmak
- perspective: bakış açısı
- curiously: merakla
- astonishment: hayret
- balanced: dengeli
- open-mindedness: açık fikirli olma
- gliding: süzülmek
- freedom: özgürlük
- steer: yönlendirmek
- embarked: başlamak
- experiences: deneyim
- amazed: hayrete düşmüş
- inner: içsel