Fluent Fiction - Turkish:
From Overseas to Bosphorus: Emir's Heartfelt Homecoming Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-10-04-22-34-02-tr
Story Transcript:
Tr: İstanbul'un Boğaziçi Köprüsü, turuncu sonbahar gökyüzüyle birlikte tüm ihtişamıyla yükseliyordu.
En: İstanbul'un Boğaziçi Köprüsü, the magnificent structure, was rising with all its splendor under the orange autumn sky.
Tr: Leyla’nın ailesi, onun doğum gününü kutlamak için köprü üzerinde toplanmıştı.
En: Leyla’s family had gathered on the bridge to celebrate her birthday.
Tr: Boğazın serin esintisi etrafı sararken, uzaktan şehir gürültüsüyle karışan, ailenin neşeli sohbetleri ve kahkahaları duyuluyordu.
En: As the cool breeze of the Boğaz surrounded them, joyful conversations and laughter mixed with the distant noise of the city could be heard.
Tr: Leyla, enerjik ve maceraperest ruhuyla ailesinin etrafında dolanıyordu.
En: Leyla, with her energetic and adventurous spirit, was flitting around her family.
Tr: O gün herkesi bir araya getirmek istemişti, özellikle de ağabeyi Emir'i.
En: She wanted to bring everyone together that day, especially her brother Emir.
Tr: Emir, yurtdışında geçirdiği eğitim yıllarından yeni dönmüştü.
En: Emir had just returned from his years of studying abroad.
Tr: Evin sessiz ve gözlemci çocuğu olarak, ailesine biraz yabancılaşmış hissediyordu.
En: As the quiet and observant child of the family, he felt somewhat estranged.
Tr: Selim, kuzenlerinin yanından hiç ayrılmıyordu.
En: Selim never left his cousins' side.
Tr: Neşeli ve destekleyici haliyle, aile içindeki küçük anlaşmazlıkların çözümü olarak görülürdü.
En: With his cheerful and supportive demeanor, he was seen as the solution to any minor disagreements within the family.
Tr: O gün de Emir'in farklı bir hali olduğunu sezmişti.
En: That day, he sensed that Emir was different.
Tr: "Nasılsın Emir?
En: "How are you, Emir?
Tr: Döndüğünden beri pek konuşmadık," dedi Selim.
En: We haven’t talked much since you returned," Selim said.
Tr: Emir derin bir nefes aldı.
En: Emir took a deep breath.
Tr: "Doğru zaman olmadığını düşündüm.
En: "I didn't think it was the right time.
Tr: Ama burada olmaktan mutluyum," dedi hafif bir gülümsemeyle.
En: But I’m happy to be here," he said with a slight smile.
Tr: Aslında içinde önemli bir haber paylaşma isteği vardı, ama nasıl yapacağını bilemiyordu.
En: In fact, he wanted to share important news but didn’t know how.
Tr: Selim, neşeli bir tavırla, "Bak, köprüdeyiz!
En: With a cheerful manner, Selim said, "Look, we’re on the bridge!
Tr: Hiçbir şey imkansız değil.
En: Nothing is impossible.
Tr: Ne anlatmak istiyorsan, benimle paylaşabilirsin," dedi.
En: Whatever you want to say, you can share it with me."
Tr: Emir, Selim’in bu saf ve içten desteğine güvenerek, "İstanbul'da kalmaya karar verdim, Selim.
En: Trusting Selim's pure and sincere support, Emir said, "I've decided to stay in İstanbul, Selim.
Tr: Yurt dışındaki deneyimlerimi burada kullanmak istiyorum," dedi.
En: I want to use my experiences abroad here."
Tr: Selim'in yüzündeki gülümseme büyüdü, "Bu harika bir haber.
En: The smile on Selim's face grew, "That's great news.
Tr: Bunu mutlaka aileyle paylaşmalısın."
En: You should definitely share this with the family."
Tr: Biraz sonra, Leyla tüm dikkatleri üzerine toplayarak doğum günü pastasının mumlarını üfledi.
En: A little later, Leyla gathered everyone's attention to blow out the candles on her birthday cake.
Tr: Emir, işte fırsat bu dedi içinden.
En: Emir thought to himself, here's the chance.
Tr: "Bir şey söylemek istiyorum," diye başladı.
En: "I want to say something," he began.
Tr: Aile fertleri ona doğru döndü, merakla bakıyorlardı.
En: The family members turned to him, looking curiously.
Tr: Emir, köprünün altında yavaşça akıp giden Boğaz’ın üzerinde, uçsuz bucaksız gökyüzüne dalarak, "Burada sizinle olmayı seçtim.
En: Emir, gazing at the endless sky above the slowly flowing Boğaz below, said, "I've chosen to be here with you.
Tr: İstanbul’a kalıcı olarak döndüm," dedi.
En: I've returned to İstanbul permanently."
Tr: Herkes önce şaşkın, sonra da mutlu bir şekilde alkışladı.
En: Everyone was initially surprised, then they applauded happily.
Tr: Leyla, Emir'e sarıldı.
En: Leyla hugged Emir.
Tr: "Bu harika bir haber!
En: "That's wonderful news!
Tr: Yanında olmamıza ihtiyacın olduğunda buradayız," dedi içtenlikle.
En: We're here whenever you need us," she said sincerely.
Tr: Emir, sonunda irtibatını kaybettiği sıcaklığı yeniden hissetti.
En: Finally, Emir felt the warmth he had lost touch with.
Tr: Ailesinin yanında, kendini daha güçlü ve daha huzurlu hissediyordu.
En: He felt stronger and more at peace with his family beside him.
Tr: Gün batarken, Boğaziçi Köprüsü'ndeki o an, Emir için yeni bir başlangıcın işareti olmuştu.
En: As the sun set, that moment on the Boğaziçi Köprüsü marked a new beginning for Emir.
Tr: Artık ailesiyle daha sıkı bağlıydı ve onların bir parçası olmanın mutluluğu içinde köprüde ilerlediler.
En: He was now more tightly connected with his family, and they moved forward on the bridge, filled with the happiness of being a part of them.
Tr: İstanbul’un kalbinde, geçmişi ve geleceği arasında güçlü bir bağ kurmuşlardı.
En: In the heart of İstanbul, they forged a strong bond between past and future.
Vocabulary Words:
- magnificent: ihtişamlı
- splendor: görkem
- cool: serin
- breeze: esinti
- flitting: dolanma
- adventurous: maceraperest
- estranged: yabancılaşmış
- observant: gözlemci
- demeanor: tavır
- disagreements: anlaşmazlıklar
- slight: hafif
- sincere: içten
- permanently: kalıcı olarak
- gazing: dalarak
- endless: uçsuz bucaksız
- surprised: şaşkın
- applauded: alkışladı
- hugged: sarılmak
- warmth: sıcaklık
- sunset: gün batımı
- marked: işaretledi
- beginning: başlangıç
- tightly: sıkı
- filled: doldurmak
- happiness: mutluluk
- forged: kurmak
- bond: bağ
- strong: güçlü
- peace: huzur
- moment: an