Ahmet Durukan'ın yüreğinde, ne atarsa atsın dolduramadığı bir kara delik vardı. Zorbalık, dışlanma ve aşağılanmayla geçen yılların ardından, çocukken okuduğu masallardaki sevgiyi gerçek hayatta bulamıyordu. Müslüman bir ailede büyümüş, zamanla deist olmuş ve hayatın anlamını sorgularken, bir gece YouTube'da karşısına çıkan Hristiyanlık videolarıyla her şey değişti.

Basit bir algoritma hatası sandığı bu durum, bir saat boyunca devam eden, sanki doğrudan kendisine yöneltilmiş kişisel bir mesaja dönüştü. Bu ilahi davet, onu bir kiliseye ve hayatını değiştirecek bir gerçeğe götürdü: Yıllardır aradığı o koşulsuz sevgi, çarmıhta kendisi için en büyük fedakarlığı yapan İsa Mesih'teydi.

Bu bölümde, Ahmet'in içindeki o kara deliğin Mesih'in sevgisiyle nasıl dolduğunu, günahın zincirlerinden nasıl kurtulduğunu ve Paskalya'nın diriliş gerçeğiyle nasıl yepyeni bir hayata başladığını dinleyeceksiniz.

✝️ TANRI HAYATIMI NASIL DEĞİŞTİRDİ? ⛪️ Neden ve Nasıl Hristiyan Oldum?

"Hayatım darmaduman olmuştu." Eda Noyan'ın yolculuğu, yaşadığı zorluklar ve kayıplarla dolu bir hayatın enkazında başlıyor. Derin bir ruhsal boşluk ve yalnızlık hissederken gördüğü gizemli bir rüya, her şeyin başlangıcı olur: İsa, onunla birlikte ağlıyordur. Ama neden? Bu soru, yıllarca sürecek bir arayışın fitilini ateşler.

Arayışı onu yurt dışına, kiliselerin huzurlu atmosferine ve sonunda İsa Mesih'e götürür. Bu, bir kadının babasından gördüğü baskıcı sevgi yerine, Göksel Babası'nın kusursuz sevgisini ve kabulünü bulmasının hikayesidir.

Bu bölümde, Eda'nın geçmişin acılarından nasıl özgürleştiğini, Tanrı'nın zorlukları karakterini şekillendirmek için nasıl kullandığını ve İsa'nın dirilişinin hayatındaki boşlukları nasıl doldurduğunu dinleyeceksiniz. Bu, kayıp, arayış ve Tanrı'nın her adımda kendini gösteren lütfuyla dolu, ilham verici bir dönüşüm öyküsüdür.

Zorluklar Arasında Işığı Bulmak! Neden ve Nasıl Hristiyan Oldum?

Eda Noyan için geçmiş, bakmaktan kaçındığı bir yerdi. Babasıyla yaşadığı zorluklar ve hissettiği değersizlik duygusu, hayatı boyunca onu takip etti. Çocukluğundan beri Tanrı'yı merak etse de, bu arayışını kimseyle paylaşamadan kendi içinde yaşadı.

Yurt dışı seyahatlerinde kiliselerde bulduğu huzur ve Hristiyan bir ailenin yanında tanık olduğu özgürlük, kalbindeki arayışı daha da alevlendirdi. Annesini ve babaannesini kaybettikten sonra derin bir yalnızlığa düşen Eda, Londra'da bir kilisede dinlediği vaazla hayatının dönüm noktasını yaşadı: İsa'nın çarmıhta onun kişisel günahları için ödediği büyük bedeli anladığı o an, hayatının tüm dağınık parçaları anlamlı bir bütün oluşturmaya başladı.

Bu bölümde, Eda'nın dünyasal babasının yarattığı korku dolu boşluğun, Göksel Babası'nın sevgisiyle nasıl dolduğunu dinleyeceksiniz. Bu, geçmişin acılarını şifalandıran, zayıflıkları güce dönüştüren ve Paskalya'nın diriliş umudunu her gün yaşatan bir iman yolculuğudur.

Gerçek Sevgi - Neden ve Nasıl Hristiyan Olduk?

Sedat ve Gülay Torun, Gaziantep'ten gelen, beş çocuklu Alevi bir ailedir. Yoksulluk, insanların güvensizliği ve hayatın zorlukları altında ezilirken, her şeye olan inançlarını yitirme noktasına gelmişlerdir. "Sevgi arıyorduk," diyen Sedat'ın ve "Müslüman olarak kalmak istemiyorum," diyen Gülay'ın arayışı, onları bir kilisenin kapısına getirir.

Ancak bu yeni yol, onları daha da büyük sınavlarla yüzleştirir. Gülay'ın ayağı felç olurken, yeni doğan bebekleri Şirin zatürreye yakalanır. Bir sağlık ocağından 1 Lira için geri çevrildiklerinde, Gülay bebeğinin öldüğünü düşünerek her şeyin bittiği o anı yaşar. Çaresizlik içinde ettiği son bir dua, her şeyi değiştirecektir.

Bu bölümde, bir çiftin en karanlık anlarında Tanrı'nın mucizelerine nasıl tanık olduğuna şahit olacaksınız. Bu, bir annenin "Çocuğum öldü" feryadından dakikalar sonra gelen ilahi bir müdahalenin, bir babanın affetmeyi öğrenmesinin ve bir ailenin umutsuzluktan Paskalya'nın diriliş sevincine kavuşmasının olağanüstü hikayesidir.

Tanrı ile Barışma Hikayem | Neden ve Nasıl Hristiyan Oldum?

Koray Kılıç'ın dünyası, küçük kardeşinin sorduğu basit ama cevapsız kalan bir soruyla sarsıldı: "Tanrı nedir?" Kısa bir süre sonra kardeşini kaybetmesi, bu soruyu bir vicdan azabına, dinmeyen bir öfkeye ve derin bir arayışa dönüştürdü. Bu arayış onu önce Kur'an'a, sonra da annesinin ısrarıyla aldığı İncil'e götürdü.

Cevabı bulmuştu: "Tanrı sevgidir." Ancak bu cevap, acısını dindirmek yerine öfkesini daha da alevlendirdi: Sevgi olan bir Tanrı, neden en sevdiğini elinden alırdı?

Bu bölümde Koray, Tanrı'ya karşı verdiği öfkeli savaştan, O'nunla barışmaya giden sancılı yolculuğunu anlatıyor. Yıllardır bakmaya cesaret edemediği kardeşinin fotoğrafıyla yüzleşmesi, taşlaşmış yüreğini nasıl yumuşattı? Bu, en derin kaybın ortasında Tanrı'nın karakterini keşfetmenin, O'nunla kavga etmenin ve sonunda O'nun babalığında şifa bulmanın hikayesidir. Bu, Paskalya'nın neden sadece bir bayram değil, her gün yaşanan bir diriliş gerçeği olduğunu anlatan sarsıcı bir tanıklık.

Tanrı'nın Yolunu Seçme Hikayem! Neden ve Nasıl Hristiyan Oldum?

Ferah'ın hikayesi Azerbaycan'da, Koreli komşularının evinde kurulan bir kiliseyle başlıyor. Çocukken hissettiği o sıcaklık ve samimiyet, ailesiyle Türkiye'ye taşınınca yerini derin bir yalnızlığa bırakır. Gençlik yıllarında bozulan arkadaşlıklar ve felsefe derslerinin açtığı derin sorular, onu "Neden buradayım?" boşluğuna sürükler.

Ancak Ferah'ın asıl mücadelesi, hiç tanımadığı babasının yokluğunun yarattığı, kimliğini ve özdeğerini etkileyen o isimsiz boşluktur. Bir gün evdeki bir İncil'i eline aldığında, kelimelerin adeta canlandığını ve doğrudan onunla konuştuğunu hisseder. Bu, onu sadece bir inanca değil, hayatının en büyük eksikliğini dolduracak bir keşfe götürecektir.

Bu bölümde, Ferah'ın "baba" diyemediği bir hayattan, Tanrı'yı "Göksel Baba" olarak tanıyarak nasıl şifa bulduğunu, kimliğini ve amacını O'nun sevgisinde nasıl keşfettiğini dinleyeceksiniz. Bu, en derin yaraların, Tanrı'nın bizi kendine çektiği yollara nasıl dönüştüğünün dokunaklı bir öyküsüdür.

Korkudan İmana! Neden ve Nasıl Hristiyan Oldum?

Eren Atik, Alevi bir ailede büyümüş, sonrasında İslam'ı derinlemesine araştırıp benimsemiş inançlı bir gençti. Hayatı, zorunlu askerlik görevi öncesinde, Ekşi Sözlük'te okuduğu olumsuz yorumlarla alt üst oldu. Bu yorumlar, onu geceleri uyutmayan, duş almaktan bile alıkoyan ve intiharın eşiğine getiren, başa çıkılmaz bir korku ve anksiyete krizine sürükledi.

Bir arkadaşının davetiyle, sırf kafası dağılsın diye gittiği bir vaftiz töreni, her şeyin başlangıcı olacaktı. Orada tanıştığı kilise önderleri, onun ruhsal sıkıntısını fark edip dua ettiklerinde, Eren daha önce hiç tatmadığı bir esenlik ve sevinçle doldu. Birkaç gün sonra, askerlik yerinin tam da dua edildiği gibi çıkmasıyla hayatındaki ilk büyük mucizeye tanıklık etti.

Fakat onun asıl dönüşümü, pandemi döneminde evde tek başınayken yaşandı. İsa'nın kimliğiyle ilgili mücadelesi, Kutsal Kitap'taki "Düşmanlarınızı sevin" sözleriyle son buldu. Bu, Tanrı'nın karakterini tamamen farklı bir ışıkta görmesini sağladı. Bu bölümde, Eren'in akıl sağlığını kaybetme korkusundan Rab'de bulduğu sarsılmaz huzura, halk müziği sanatçısı olma hayalinden Rab'be ilahiler yazan bir hizmetkâra dönüşümünün ilham verici hikayesini dinleyeceksiniz.

Umutsuzluktan Sevince! Neden ve Nasıl Hristiyan Oldum?

Kezban Genç'in hikayesi, Tunceli'nin Alevi kültürü içinde büyürken yaşadığı derin bir boşluk ve umutsuzlukla başlıyor. Henüz küçük bir çocukken babasının Ermeni komşularından duyduğu "başka bir Tanrı" fikri, içindeki büyük merakı körüklemişti. Hayatının en zor anlarında, intiharın eşiğindeyken bile onu kurtaran bu gizemli varlığın kim olduğunu hep merak etti.

Nihayet İstanbul'da tanıştığı İsa Mesih'le bu boşluk doldu ve hayatının en büyük hazinesini buldu. Ancak imana gelişinin hemen ardından eşinin hapse girmesi ve memleketi Tunceli'ye dönmek zorunda kalmasıyla zorlu bir sınav başladı. Ailesinin ve özellikle annesinin muhalefetine rağmen, Cezvan Tanrı'nın kendisini hiç terk etmediğini gördü.

Bugün Erzincan'da eşi ve kızıyla birlikte Rab'be hizmet eden Cezvan, yaşadığı zorluklara rağmen imanda nasıl güç bulduğunu, Tanrı'nın onu her an nasıl ayakta tuttuğunu ve hiç korkmadan müjdeyi nasıl paylaştığını anlatıyor. Bu bölümde, hayatın en karanlık anlarında bile Tanrı'nın her zaman yanımızda olduğuna, O'nun bizi asla bırakmadığına ve her kadının İsa'da bulabileceği eşsiz değere dair ilham verici bir tanıklık dinleyeceksiniz.

Kaybolmuştum ama İsa Mesih Beni Kurtardı! Neden ve Nasıl Hristiyan Oldum?

Ayşe Karadağ'ın yolculuğu bir yol ayrımında başlıyor: tehlikeli bir adamla nişanlı, ailesinin evlenmesi için baskısı altında ve tamamen kapana kısılmış hissediyor. Tam bu umutsuzluk anında, Hristiyan olan abisinin sözleri zihninde yankılanır. Duası basit, son bir yakarıştır: "İsa, eğer varsan, beni bu adamdan kurtar."

Ertesi gün bir mucize gerçekleşir, ama bu, Ayşe'nin sınavlarının sadece başlangıcıdır. Yeni keşfettiği inancı, gizli bir hayata, ardından annesi tarafından reddedilmeye ve hatta ölüm tehditlerine yol açar. Ancak en derin sınav, hiç beklemediği bir yerden gelir: kayınvalidesinden. Nefretle körüklenen acı bir çekişme, Ayşe'yi kendi yüreğinin de "felçli" olduğunu hissetmeye bırakır. Hastalanan kayınvalidesi onunla yaşamaya başladığında ise, Ayşe kendi nefretiyle yüzleşmek zorunda kalır.

Bu, bir "metamorfozun" hikayesidir: Tanrı'nın bir düşmanı kullanarak bir yüreği nasıl iyileştirdiğinin, bir öfke tırtılını bir merhamet kelebeğine nasıl dönüştürdüğünün hikayesi. Ayşe'nin kurban olmaktan çıkıp başkalarına hizmet etmeye, bir ev kilisesi ve Roman mahallesindeki çocuklara yönelik bir hizmet başlatmaya nasıl geçtiğini dinleyin.

Dayanamadım ve Sordum: İsa Kim? | Neden ve Nasıl Hristiyan Oldum?

Efsane Culha'nın hayatı, sonu gelmeyen bir mutsuzluk döngüsü ve hüsranla biten bir evlilik içinde geçiyordu. Kafasındaki Tanrı imajı, çocukluğundaki o "bulutlar kadar yumuşak" yaratıcıdan, toplumun öğrettiği cezalandırıcı ve uzak bir figüre dönüşmüştü. Evliliğinde her zaman bir "B planı" olarak boşanmayı düşünen Efsane, hayatın anlamını alkol gibi geçici zevklerde arıyor, ancak her seferinde daha derin bir boşluğa düşüyordu.

Her şey, 15 yıldır görüşmediği ve Hristiyan olan halasıyla yeniden bağ kurmasıyla değişti. Beş yıl boyunca inancını hiç dayatmayan halasıyla kurduğu sevgi dolu dostluk, Efsane'nin kalbini hazırlıyordu. Ama asıl dönüm noktası, bir gece gördüğü gizemli bir "ameliyat" rüyası ve odasında hissettiği korkutmayan, ruhsal bir varlıkla başladı. Halasının cevabı basitti: "O İsa'ydı."

Bu bölümde, Efsane'nin hiç İncil okumadan, sadece "İsa kim?" sorusunun cevabıyla nasıl imana geldiğini, taştan yüreğinin nasıl etten bir yüreğe dönüştüğünü, yıkımın eşiğindeki evliliğinin nasıl şifa bulduğunu ve en zor anında, oğlunun kanser tedavisi sırasında, Tanrı'nın onu nasıl bir esenlik avucunda tuttuğunu dinleyeceksiniz.