Fluent Fiction - Turkish

İstanbul's Healer: A Tale of Strength, Resilience, and Renewal


Listen Later

Fluent Fiction - Turkish: İstanbul's Healer: A Tale of Strength, Resilience, and Renewal
Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-10-12-07-38-20-tr

Story Transcript:

Tr: Bahar rüzgarlarının artık yerini serin sonbahar esintilerine bıraktığı bir gündü.
En: It was a day when spring winds had given way to the cool breezes of autumn.

Tr: İstanbul'un ünlü Mısır Çarşısı her zamanki gibi hareketliydi.
En: İstanbul's famous Mısır Çarşısı was bustling as usual.

Tr: Çeşit çeşit baharatlar, zeytinyağları ve bitkilerin büyüleyici kokuları her yeri sarmıştı.
En: The enchanting scents of various spices, olive oils, and herbs filled the air.

Tr: Rengarenk dükkanlar arasında en çok dikkat çekenlerden biri, tanınmış şifacı Emine Hanım'ın dükkanıydı.
En: Among the colorful shops, one that stood out the most was the shop of the renowned healer Emine Hanım.

Tr: Emine, yaptığı doğal ilaç ve karışımlarla ünlüydü.
En: Emine was famous for her natural medicines and concoctions.

Tr: Bugün bile Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla çarşı kalabalıktı ve Emine'nin dükkanı da tıklım tıklımdı.
En: Even today, because of the Cumhuriyet Bayramı, the market was crowded, and Emine's shop was packed.

Tr: Öğrencisi Kerem ise bir yandan Emine'ye yardım etmeye çalışıyor, diğer yandan müşteri taleplerini karşılamaya çabalıyordu.
En: Her student Kerem was trying to help Emine while also striving to meet customer demands.

Tr: Ama göz ucuyla Emine'ye baktığında, onun bir tuhaf olduğunu fark etti.
En: But when he glanced at Emine, he noticed something strange about her.

Tr: Birden, dükkanın ortasında Emine'nin yüzü beyazlaştı ve bir "Ah!" diyerek yere yığıldı.
En: Suddenly, in the middle of the shop, Emine's face turned pale and, with an "Ah!" she collapsed to the floor.

Tr: Anında çarşıdaki kalabalık dikkat kesildi.
En: Instantly, the crowd in the market focused their attention.

Tr: Kerem hemen yanına çöktü.
En: Kerem immediately rushed to her side.

Tr: "Emine Hanım!" diye seslendi panikle.
En: " Emine Hanım!" he called out in panic.

Tr: O sırada Zeynep, Emine'nin kardeşi, dükkana gelmişti.
En: At that moment, Zeynep, Emine's sister, had arrived at the shop.

Tr: Zeynep hemen yanlarına koştu.
En: Zeynep quickly ran to them.

Tr: "Kerem, ambulans çağır!" dedi kararlı bir sesle.
En: "Kerem, call an ambulance!" she said decisively.

Tr: Kerem telefonuna sarıldı, elleri titriyordu ama numarayı tuşladı.
En: Kerem grabbed his phone, his hands trembling, but he dialed the number.

Tr: Zaman durmuş gibiydi.
En: Time seemed to stand still.

Tr: Kalabalık etraflarında toplaşmıştı, ama Zeynep sakin kalmaya çalışıyordu.
En: The crowd gathered around them, but Zeynep tried to stay calm.

Tr: Kısa süre sonra ambulans geldi ve Emine'yi hastaneye götürdüler.
En: Shortly after, the ambulance arrived and took Emine to the hospital.

Tr: Zeynep, Emine'nin yanında gitti, ama Kerem'e "Dükkana göz kulak ol. Elinden geleni yap!" dedi.
En: Zeynep went with Emine, but she told Kerem, "Keep an eye on the shop. Do your best!"

Tr: Kerem başını salladı, derin bir nefes aldı ve çalışmaya başladı.
En: Kerem nodded, took a deep breath, and got to work.

Tr: Emine hastaneye ulaştığında, doktorlar baygınlık nedenini araştırmaya başladı.
En: When Emine reached the hospital, doctors began investigating the cause of her fainting.

Tr: İlerleyen saatlerde, eksik beslenme ve uzun süreli stresin Emine'nin sağlığını etkilediği ortaya çıktı.
En: As the hours passed, it was revealed that poor nutrition and prolonged stress had affected Emine's health.

Tr: Tedaviye başladılar, Emine istemese de hastanede kalmaya razı oldu.
En: They started treatment, and even though Emine was reluctant, she agreed to stay in the hospital.

Tr: Bu arada Kerem, dükkanı tek başına idare ederken ilk başta zorlandı ama zamanla alıştı.
En: Meanwhile, Kerem struggled at first to manage the shop on his own, but he got used to it over time.

Tr: Müşterilere güler yüzlü davranıyor, onlara gereken karışımları hazırlıyordu.
En: He greeted customers warmly and prepared the necessary mixtures for them.

Tr: Bu, Kerem'in hiç beklemediği bir sınavdı ama ayakta kalmayı başardı.
En: This was an unexpected test for Kerem, but he managed to stay strong.

Tr: Bir hafta sonra Emine, hastaneden çıktığında, Zeynep elini sıkıca tuttu.
En: A week later, when Emine was discharged from the hospital, Zeynep held her hand tightly.

Tr: "Artık sağlığına dikkat etmelisin," dedi.
En: "You need to take care of your health now," she said.

Tr: Emine kabul etti ve bir iç huzuruyla dükkanına döndü.
En: Emine agreed and returned to her shop with a sense of inner peace.

Tr: Kerem, Emine'yi karşılarken ona "Geçmiş olsun Emine Hanım," dedi mutlu bir şekilde.
En: As Kerem welcomed Emine, he said, "Get well soon, Emine Hanım," with happiness.

Tr: Emine, Kerem'in gözlerindeki ışıltıyı fark etti.
En: Emine noticed the sparkle in Kerem's eyes.

Tr: "Senin sayende buradayım Kerem," dedi.
En: "Thanks to you, I'm here, Kerem," she said.

Tr: Böylece Emine, işlerini yeniden düzenledi.
En: Thus, Emine reorganized her work.

Tr: Artık yalnız çalışmayacaktı.
En: She would no longer work alone.

Tr: Kerem, dükkanın gerçek bir parçası olmuştu.
En: Kerem had become a genuine part of the shop.

Tr: Zeynep ise kardeşinin bu zor günlerinde yanında olduğundan mutluydu.
En: Zeynep, on the other hand, was happy to have been there for her sister during these tough days.

Tr: Sonbaharın renkleri yavaşça yeryüzüne dökülürken, Emine çarşının girişinde bir an durdu.
En: As the colors of autumn slowly returned to the earth, Emine paused for a moment at the entrance of the market.

Tr: Derin bir nefes aldı ve yeniden hayata dört elle sarıldı.
En: She took a deep breath and embraced life again with all her strength.

Tr: Herkes kendine yeni bir başlangıç yapmıştı ve bu Cumhuriyet Bayramı, gerçekten bir milat olmuştu.
En: Everyone had made a new beginning for themselves, and this Cumhuriyet Bayramı had truly become a turning point.


Vocabulary Words:
  • enchanting: büyüleyici
  • renowned: tanınmış
  • concoctions: karışımlar
  • striving: çabalamak
  • glanced: göz ucuyla bakmak
  • collapse: çökmek
  • panic: panik
  • decisively: kararlı bir şekilde
  • trembling: titremek
  • stand still: durmak
  • gathered: toplanmış
  • investigating: araştırmak
  • reluctant: isteksiz
  • discharged: taburcu edildi
  • prolonged: uzun süreli
  • nutrition: beslenme
  • surround: sarmak
  • fainting: baygınlık
  • mixtures: karışımlar
  • genuine: gerçek
  • embraced: dört elle sarılmak
  • prolonged: uzun süreli
  • account: dikkat
  • hesitant: tereddütlü
  • crowded: kalabalık
  • sparkle: ışıltı
  • overwhelmed: aşırı derece de duygulanmış
  • tranquility: huzur
  • revitalize: canlandırmak
  • unprecedented: benzeri görülmemiş
...more
View all episodesView all episodes
Download on the App Store

Fluent Fiction - TurkishBy FluentFiction.org