Bilmem ki dökülmeden, bilmem ki bir tane dahi zayiat vermeden, bilmem ki birtek çiçek dahi soldurmadan, bilmem ki ince bir sızıntı dahi olsa onu kurutmadan sağlam şu cemaatimizle hedefe varacak mıyız, bilmem ki hani Tebük’e gidildiğinde Efendimizin orada birkaç tane densizi, bir iki üç tane de denliyi sorduğu gibi huzuruna vardığımız zaman, falan nerede filan nerede dedirtmeden böylece huzuruna varabilecek miyiz?
Bilmem ki kandan irinden deryalar demeden her şeyi aşarak, şu dikenli tarlalarda tayaran ederek, bütün sıkıntı ve meşakkatlere katlanarak, maddi-manevi fuyûzat hislerimizden fedakarlıkta bulunarak, bu işi aynı şevk, aynı aşk, aynı heyecanla sonuna kadar götürebilecek miyiz?
İşte bunları ben bilemiyorum. Allamul Guyub olan Hazreti Allah bilir. Bize şu ana kadar merhamet ettiği gibi bundan sonra da merhamet etsin, güllerimizi soldurmasın, ayaklarımızı kaydırmasın. Şu karmakarışık dolambaçlı yollarda, yollarda takılıp kalmadan, ilişip bir yerde cemaati terk etmeden, cemaatten ayrılıp kurtlara yem olmadan hedefe varan salih zümreden eylesin.