Bu bölümde dilencilikten biriktirdiğimiz paralarla kendimize fiyakalı bir kişilik satın alıyoruz.

Bu bölümde zihin sarayımızın ıssız ve mobilyasız koridorlarında fayanslara çıplak ayakla basıyoruz.

Bu bölümde yalnızlık kalesinden dışarı adımını atmayan bir hayaletin gölgelerle olan dostluğundan, kasabalı muhafazakarlardan, orta sınıf bunalımından ve sanatın ev yapımı şarapla olan ilişkisinden bahsedilmektedir.

Bu bölümde İsveç'in kırsallarında aydınlanmanın peşinde koşan bir topluluğun saykodelik seansına katılıyoruz. 

Bu bölümde hep birlikte Louisiana'nın izbe bir köyünde ansızın ortadan kaybolan kadınların izlerini sürüyoruz.

Toprağı kazdıkça ahali de yüzünü birbirine dönüyor. Dördüncü duvar yıkılıyor. Ve toprağın altından kocaman bir fil çıkıyor.

Koca köyün altında sere serpe yatıyor.

Filler The Miller'ın ilk bölümünde Danimarka krallığındaki bazı iğrenç adamlarla kısa görüşmeler yapıyoruz. 

Görüyoruz ki Danimarka krallığında kokuşmuş bir şeyler var. 

Neyse ki oralar bize çok uzak topraklar. 

Bu bölüm ne hakkında? 

Hiçbir fikrim yok.

Sevgiler.

Bu bölümde erillikten, hakikatin sözlük anlamlarından ve kıyamet sonrası senaryolardan bahsedilmektedir.

Liliput adam ve Cara Delevingne'e benzeyen kızın öyküsü de bölümde kendine bir yer edinmiştir.

Öyle bir bölümdür yani.

Falan filan cart curt.

Sıçmak istiyorsun.

Bu bölümde özetle İsmail YK'dan, köylü nihilistlerden ve kasabalı hayaletlerden bahsedilmektedir. 

Kısaca boş konuşulmaktadır.

Sevgiler.