Fluent Fiction - Turkish:
Rediscovering the Heart of Family Among Kapadokya's Wonders Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-29-22-34-02-tr
Story Transcript:
Tr: Kapadokya'nın büyülü topraklarında sonbaharın serin rüzgarlarıyla yola çıktı Emre, Aylin ve Deniz.
En: In the magical lands of Kapadokya, Emre, Aylin, and Deniz set off with the cool winds of autumn.
Tr: Uzun zamandır beklenilen bir aile birleşmesi için her şey hazırdı.
En: Everything was ready for a long-awaited family reunion.
Tr: Emre, yoğun iş temposunun arasında kaybolmuş bir mimardı.
En: Emre was an architect who had gotten lost in the hectic pace of work.
Tr: Aylin ve Deniz ise onun huzurlu limanıydı.
En: Aylin and Deniz were his peaceful harbor.
Tr: Gökyüzü masmaviydi ve hava biraz serindi.
En: The sky was deep blue and the weather was a bit chilly.
Tr: Ağaçların yaprakları sarı, kırmızı ve turuncuya dönmüştü.
En: The leaves of the trees had turned yellow, red, and orange.
Tr: Kapadokya'nın çok renkli kaya oluşumları arasında ilerlerken, Emre arabada derin düşüncelere daldı.
En: As they moved among the colorful rock formations of Kapadokya, Emre sank deep into thought in the car.
Tr: Aylin ve Deniz, Emre'nin yanındaydı.
En: Aylin and Deniz were beside Emre.
Tr: Gürültülü şehir hayatından uzaklaşmış olmanın tadını çıkarıyorlardı.
En: They were enjoying being away from the noisy city life.
Tr: Emre, iş maillerinden ve telefonlarından uzak kalmaya karar verme sürecindeydi.
En: Emre was in the process of deciding to stay away from work emails and phone calls.
Tr: Aylin, "Emre, telefonunu bir kenara koyma vaktin gelmedi mi?" dedi.
En: Aylin said, "Emre, hasn't the time come to put your phone aside?"
Tr: Deniz ise sevinçle, "Ailece daha çok vakit geçirmeliyiz!" diye ekledi.
En: Deniz joyfully added, "We should spend more time as a family!"
Tr: Emre, ailesine daha fazla zaman ayırmak istiyordu.
En: Emre wanted to dedicate more time to his family.
Tr: Bunun için telefonunu kapattı ve tamamen onlara odaklandı.
En: For this reason, he turned off his phone and focused entirely on them.
Tr: Araba, Kapadokya'nın peribacalarının arasından kıvrıla kıvrıla geçerken, anıların da yolu açılıyordu.
En: As the car wound its way among the fairy chimneys of Kapadokya, memories were also unfolding.
Tr: Emre, Aylin'e dönüp "Biliyor musun, burada olmak bana eskiden yaptığımız gezileri hatırlatıyor," dedi.
En: Emre turned to Aylin and said, "You know, being here reminds me of the trips we used to take."
Tr: Deniz de hemen araya girip, "Hadi baba, en sevdiğin anı nedir?" diye sordu.
En: Deniz immediately chimed in, "Come on, dad, what's your favorite memory?"
Tr: Emre derin bir nefes aldı ve anlattı.
En: Emre took a deep breath and began to share.
Tr: "Bir keresinde, çocukken babamla buraya gelmiştim.
En: "Once, I came here with my dad when I was a child.
Tr: O anı hiç unutmam."
En: I never forget that moment."
Tr: Ailesiyle paylaşmak istediği daha çok hikaye vardı.
En: He had many more stories he wanted to share with his family.
Tr: Aniden telefon çaldı.
En: Suddenly, the phone rang.
Tr: Emre'nin işten arıyorlardı.
En: It was a call from work.
Tr: Arabada bir sessizlik oluştu.
En: A silence filled the car.
Tr: Telefon çalmaya devam ederken, Emre derin bir nefes aldı.
En: As the phone kept ringing, Emre took a deep breath.
Tr: "Bu sefer hayır," dedi kendi kendine.
En: "Not this time," he said to himself.
Tr: Telefonu eline bile almadı.
En: He didn't even pick up the phone.
Tr: Önceliği belirlemişti.
En: He had set his priorities.
Tr: Peribacalarının gölgesinde akşam yemeği yediler.
En: They had dinner under the shadow of the fairy chimneys.
Tr: O anı hiçbir şey bozamazdı.
En: Nothing could spoil that moment.
Tr: Deniz, annesi ve babasıyla ateş başında eski hikayeler dinlerken gözleri parlıyordu.
En: Deniz's eyes were shining as he listened to old stories by the fire with his mother and father.
Tr: Emre, hayatındaki bu nadir anlarının kıymetini artık daha iyi anlıyordu.
En: Emre now better understood the value of these rare moments in his life.
Tr: Güneş o gün Kapadokya'da başka bir güzellikte batarken, Emre ailesine yeniden bağlandığını hissetti.
En: As the sun set over Kapadokya in a different beauty that day, Emre felt reconnected with his family.
Tr: İş mailleri, telefonlar ve projeler bir anlığına unutuldu.
En: Work emails, phones, and projects were forgotten for a moment.
Tr: Aylin ve Deniz'in yanında olmak, Emre için her şeyden daha değerliydi.
En: Being with Aylin and Deniz was more valuable to Emre than anything else.
Tr: O gece, Kapadokya'nın gece sessizliği içinde Emre, hayatından tamamen memnun bir adam olarak uykuya daldı.
En: That night, in the silence of Kapadokya's night, Emre fell asleep as a man completely content with his life.
Tr: Yarın birçok şey daha farklı olacaktı.
En: Many things would be different tomorrow.
Tr: Ama en önemlisi, Emre artık nerede olması gerektiğini biliyordu.
En: But most importantly, Emre now knew where he was meant to be.
Tr: Aile her şeyden önce gelirdi.
En: Family came before everything else.
Vocabulary Words:
- magical: büyülü
- autumn: sonbahar
- hectic: yoğun
- architect: mimar
- chilly: serin
- formation: oluşum
- thought: düşünce
- harbor: liman
- noisy: gürültülü
- decide: karar vermek
- process: süreç
- joyfully: sevinçle
- dedicate: ayırmak
- priority: öncelik
- chime: araya girmek
- breathe: nefes almak
- unfold: açılmak
- shadow: gölge
- spoil: bozmak
- rare: nadir
- shine: parlamak
- reconnect: yeniden bağlanmak
- content: memnun
- valuable: değerli
- silence: sessizlik
- emerge: oluşmak
- gaze: gözleri parlamak
- understand: anlamak
- forgotten: unutulmuş
- meant: gereken