Söyle sevgili hadi söyle hiç mi mutlu olmadık derken koşuyordu Mirkelam, öncesi takıp takıştıranlara kıl oluyordu Tarkan. Tövbe diyordu Levent Yüksel, hovardalığa ardından hişt hişt sakin ol diyordu Sertab sinirlenenlere. 90’lara damgasını vuran o ruhun temsilinde miyiz ? Hala yoksa 2000’lerin yenilikçi ama fast food melodi ve sözlerinde miyiz? Ya da fast love mu oldu her şey? Dönem, hangi dönem ? Sana dönem dönem yine geriye gidelim hissini hangisi yaratıyor ? :) Söylemek istersen, seni de bekleriz.

Ana yoldan çıkıp tali yola girdiğinizde tekrar ana yola dönmek istediğinizde ana yoldan gelenlere yol verirsiniz. Bandıra bandıra kazaya sebebiyet vermez insanların canına kast etmezsiniz. Fakat, ilimin yolundan sapıp, sapkınlığın yoluna girip, tali yolda benim, otoban da benim , kurallar da benim, ben her şeyim derseniz o yol yol olmaktan çıkar kaotik, korkutucu, ölümcül bir hale gelir ve despot bir yönetim şekline dönüşür. Buna da tali-ban denir . Cahilliğin, vahşiliğin ve ilkelliğin hükmünü sürmeye çalışmak! Dünya gittikçe garip bir yer oldu ve olmaya devam ediyor sevgili hanımlar- beyler . Sürekli canımız sıkılıyor. Sürekli bir iç çekiş halindeyiz. Aslında şöyle “Kadir İnanır” gibi gönülden bir nara patlatasımız var! Fakat biz yine konuşuyoruz, konuştuk, sizde yorumlarınızı bizimle paylaşmak isterseniz bekliyoruz. Şöyle içinizden naraları patlata patlata bol rahatlamalı günler !“Heeeeeyt yieteer bee”. Büyük ve güzel değişimin ayak seslerinin kulaklarımızı bayram ettireceği günlere...Sevgiyle ve hayatla kalın…

Ana yoldan çıkıp tali yola girdiğinizde tekrar ana yola dönmek istediğinizde ana yoldan gelenlere yol verirsiniz. Bandıra bandıra kazaya sebebiyet vermez insanların canına kast etmezsiniz. Fakat, ilimin yolundan sapıp, sapkınlığın yoluna girip, tali yolda benim, otoban da benim , kurallar da benim, ben her şeyim derseniz o yol yol olmaktan çıkar kaotik, korkutucu, ölümcül bir hale gelir ve despot bir yönetim şekline dönüşür. Buna da tali-ban denir . Cahilliğin, vahşiliğin ve ilkelliğin hükmünü sürmeye çalışmak! Dünya gittikçe garip bir yer oldu ve olmaya devam ediyor sevgili hanımlar- beyler . Sürekli canımız sıkılıyor. Sürekli bir iç çekiş halindeyiz. Aslında şöyle “Kadir İnanır” gibi gönülden bir nara patlatasımız var! Fakat biz yine konuşuyoruz, konuştuk, sizde yorumlarınızı bizimle paylaşmak isterseniz bekliyoruz. Şöyle içinizden naraları patlata patlata bol rahatlamalı günler !“Heeeeeyt yieteer bee”. Büyük ve güzel değişimin ayak seslerinin kulaklarımızı bayram ettireceği günlere... Sevgiyle ve hayatla kalın…

Akın var akın güneşe akın, Güneşin zaptı yakın ! Demeyi çok isterdik sevgili dostlar fakat bu düzende sınırımızı bile zapt edemez duruma geldik. Bu durumda sanki şu cümle daha iyi özetler gibi, Akın var akın sınır kalmadı ülke de,  Kapısız ülkenin sıkıntıları yakın ! Vatandaş tedirgin. 10 yaşında ki çocuk her şeyi görebiliyorken göremeyen gözlere ve duyamayan ya da duymak istemeyen kulaklara bir kez de biz ses olalım istedik. Çayı kahveyi hazırlayın diyeceğim fakat bu krizde  dövizi toprağa ekecek duruma geleceğiz. Neyse demek istemiyoruz fakat neyse hatta ne ise ! Eğrisine doğrusuna, çirkinine güzeline ve güya uzaya çıkarken ! Yer yüzünde aşağı çakılmaya magmaya doğru bir yolculukta mıyız ya da sövdüğümüz şeylerin alayına gider durumunda mıyız ? Hadi gel ! Uzun ettik. Sen varsan hepimiz varız. Seviliyorsun aydınlık insan :)

“Sadede Gel”in 5. bölümünden herkese merhaba, bu hafta ülke gündeminizin en üst sırasındaki “orman yangını” içerikli bir sohbet gerçekleştirdik. Dilimiz döndüğünce toplumumuzun her kesiminin fikrini yansıtmaya ve çözüm önerileri üzerinde bir nebzede olsa katkı sağlamak istedik. Yitip giden canlarımıza ve doğamıza bir saygı duruşunda bulunduğumuz bölümümüz sizlerle…

“Sadede Gel”in 4.bölümünden herkese merhaba. Bu hafta zamanda yolculuk yaparak sizleri 2002 yılına geri götürüyoruz. O yılda yaşanan sosyal, ekonomik, sportif, teknolojik ve magazinsel olayları kendimize has bir üslup ile sizlerle buluşturuyoruz. Kimimiz ilkokulda, kimimiz ortaokul ya da lisede o yıllara ait neşe dolu anlarda bu programı dinlerken kendinizi bulabilirsiniz bizden söylemesi… Keyifli dinlemeler.

''Sadede Gel'' in üçüncü bölümüyle sizleri selamlıyoruz. Şapkamızı önümüze alıyor ve “kaygı” üzerine konuşuyoruz. Kaygılıyız, kaygılısınız ve kaygılılar. Biliyoruz !  Peki kendimize haksızlık etmiyor muyuz?  Bunu düzeltebilir miyiz ?  Neden kaygılıyız ? Çok soru sorduk :)  Hadi gelin hep beraber cevapları bulup “Sadede Gel”elim.

''Sadede Gel'' in ikinci bölümden sevgiler.  Bu bölümde “Güzel nedir” ,“Toplumun sanat anlayışı”, “Estetik algısı” hakkında bir konuşma gerçekleştirdik. Kulaklıklarınızın sesini ayarlayın ya da hoparlörünüze bir tık daha ses verin, bir de yanınızda çayınız veya kahveniz varsa e hadi bizimle “sadede gel”in. Bekliyoruz…

İlk bölümden herkese merhaba. Bu yepyeni programla youtube ve spotify’da kulaklarınızdayız. Peki biz bu ilk bölümde neler mi konuştuk ? Play tuşuna basmadan önce kısaca söyleyim. Kim olduğumuzu ve neler yaptığımızı anlattıktan sonra pilates üzerine, sanat üzerine, mimarlık üzerine ve siyaset üzerine fikirlerimizi paylaştık. Buyrun diyelim o zaman ve play tuşuna basıp kulaklığınızı takıp “sadede gelelim”. Sürçülisan ettikse affola...