Bulunduğumuz topluma, arkadaş gruplarımıza, işyerlerimize ait hissedebilmek, kabul görebilmek, sevilip, sayılabilmek için bazen veya sıkça kendimizden uzaklaşabiliyoruz.
Otantikliğimizi, kendi olma halimizi yitirmeden uyumlanabilme becerisi gösterebilme büyük mesele.
Gönlümüzden başka bir şey geçerken, dilimiz başka bir şey söyleyebiliyor. Canımız bambaşka bir şey yapmak isterken, ayaklarımızla başka bir yere gidebiliyoruz. Yani bedenimiz orada ama ruhumuz, aklımız orada değil.
Böyle olduğunda da özümüz ile sözümüz birbirinden uzaklaşabiliyor.
Bu derdimize deva olabilmesi için Gandhi'den ilham alabiliriz diye düşündüm.
Bilmediğimiz mevzular değil ama, günlük hayatın harala gürelesinde hatırlamamasına vesile olmasını dilerim.