Türkiye’nin yakın tarihine damga vuran davalardan biri olan Akın Öztürk davası, sadece bireysel bir yargılamayı değil, aynı zamanda bir ülkenin hukukla olan imtihanını da simgeliyor. Son olarak, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin “Keyfi Tutukluluk” Çalışma Grubu’nun bu davaya dair verdiği karar, hem hukuki hem de vicdani açıdan birçok soruyu beraberinde getirdi. Peki bu karar ne anlama geliyor, uygulanabilir mi ve gerçekten bir şey değiştirir mi?