Herkese Merhaba, daha önce kaleme aldığım “Etki Büyüklüğünü Kullanmak1”, “Güven Aralığını Kullanmak2”, “Olasılık Oranlarını Kullanmak3” ve “Odds Oranı Kullanmak4” başlıklı yazılarda, istatistiksel analizlerde p değerinin tek başına yeterli olmadığını; araştırma bulgularının klinik ve pratik önemini değerlendirmede önemli sınırlılıkları bulunduğunu ayrıntılı şekilde ele almıştım. Bu yazılarda p değerinin, yalnızca sıfır hipotezinin doğru olduğu varsayımı altında, gözlemlenen veya daha uç sonuçların şansa bağlı olarak elde edilme olasılığını ifade ettiğini; fakat bir etkinin büyüklüğü ya da gerçek yaşamdaki anlamı hakkında doğrudan bilgi sunmadığını vurgulamıştım. Bu nedenle, etki büyüklüğü, güven aralıkları ve odds/olasılık oranları gibi tamamlayıcı ölçütlerin sistematik biçimde raporlanması gerektiğini savundum. Tüm bu eleştirilerin ardından, şimdi p değerini Sokratesvari bir savunmayla yeniden değerlendirme zamanı. Evet, bu yazıda p değerini savunacağım. Çünkü p değeri, yanlış anlaşılmış olabilir; fazla yüceltilmiş ya da gereksiz yere değersizleştirilmiş olabilir... ama istatistiksel karar verme sürecinde hâlâ vazgeçilmez bir ilk duraktır.