Progressive Architects Tasarım Stüdyosunun kurucu ortağı arkadaşım Mimar Cem Yıldırım ile ofis sahibi olmak, Rusya Mimarlığı ve yabancı mimarlarla çalışmanın getirdikleri üzerine bir diaLOG gerçekleştirdik. Kendi deneyimleri, problemlerini ve tavsiyelerini bizlerle paylaştığı için teşekkürler.
Bölümleri sevdiklerinizle paylaşmayı unutmayın! Paylaşanlar arasından bir kişiye Cem Yıldırım'ın önerdiği bir kitap hediye edilecektir.
Programda bahsi geçen konulara aşağıdaki (uzun ) listeden ulaşabilirsiniz:
1.
Die Neue Gestaltung,
Piet Mondrian, 1925, München
https://digi.ub.uni-heidelberg.de/diglit/mondrian1925/0001/thumbs
Gestaltung Türkçe’ye “tasarım” olarak çevirilir. İngilizce’de “shaping, forming / design” olarak karşılık bulur.
En iyi karşılıklarından biri Fransızca’da “conception”, o da anlam olarak “création de l’esprit” açılımıyla ifade bulur, yani “creation of mind”.
Sayfa 32’de şöyle bir ifade geçer:
“Nach Cezanne hat sich die Malerei Mehr und Mehr von Der äußeren Erscheinung der Natur befreit. Futurismus, Kubismus und Purismus gelanten zu einer anderen Gestaltung. Gleichwohl, so Lange die Gestaltung sich irgendwelcher ‘Form’ bedient, ist es ausgeschlossen, Reine Verhältnismäßigkeiten zu gestalten. Aus desem Grunde hat sich "die neue Gestaltung" von jeder "Form" bildung befreit. So ist die Malerei dazu gekommen, sich durch die reine Farbe, flächenhaft auf der Fläche. Die Malerei wird eine Kunst, gestaltend "auf die Weise der Kunst."
Kabaca çeviri ile:
Cézanne’a göre, resim sanatı kendisini doğanın dış görünüşünden gitgide kurtardı. Fütürizm, Kübizm ve Pürizm yeni bir tasarıma erişti. Bununla birlikte, sanatsal tasarım herhangi bir “biçim” kullandığı sürece, saf bir orantılılık yakalamak mümkün değildir. Bu nedenle “yeni sanatsal tasarım” kendisini herhangi bir oluşum “biçiminden” bağımsız kıldı. Böylece resim sanatı, yüzeyde genişleyen saf renkler ile karakterize oldu. Resim, “sanat yolunda” tasarlanmış bir sanat oldu.
2.
Sanatta güzelin esas konu olması fikrinin yıkılması hakkında Hugo ve Baudelaire’den bahsettik.
Victor Hugo, özellikle ‘Notre Dame dé Paris’ (1831) ile Baudelaire ise ‘Le Spleen de Paris’ (1869) ve ‘Les Fleurs du mal’ (1857) ile Rönesans’tan beri alışılagelmiş olan sanattaki güzellik anlayışını yıkmıştır.
Alberti, Brunolleschi, Donatello gibi Erken Rönesans sanatçılarının biçim ve oranlarda yakaladığı güzellik anlayışı, ve hatta Botticelli’nin Nascita di Venere (Venüs’ün Doğuşu) tablosunda gerçekçiliği kenara iterek ön plana çıkardığı güzellik anlayışı Geç Rönesans döneminden beri sorgulanır ve nihayetinde Romantizm ve Modernizm’in temelleri ile sert biçimde yıkılır.
3.
Mimarlığın teokrasiye, güç ve iktidara hizmet eden sanat dalı olması Antik Çağ’dan beri yapılan bir tanımlamadır (en belirgin olarak Mısır, Yunan ve Roma uygarlıklarından beri). Burada en saf haliyle barınak olarak yapılan konut mimarlık dışında bırakılırken, esasen sipariş edilmiş yapılar olarak nitelendirilir.
Luc Plamondon ‘Notre Dame de Paris’ müzikalinde matbaanın keşfi ile seri baskının yayılması ve yazınsal eserlerin tüm halka ulaşması ile değişen dünya düzenini (Reform dönemi) anlattığı ‘Florance’ parçasında “Et la littérature tuera l'architecture” (And the literature will destroy the architecure) ifadesini bu tanıma atfen yapar. Burada edebiyat özgür düşünceyi, mimarlık ise teokrasi, yani kilise ve iktidarı simgeler.
4.
Stefan Zweig’ın Dickens’ı anlattığı denemede geçen bölümü aynen yazmak isterim:
“… Her İngiliz bir Almanın Alman olmasından daha İngilizdir. İngilizlik insanın zihinsel organizmasının üzerinde bir...