Fluent Fiction - Turkish:
Finding Clarity in Istanbul's Autumn Breeze Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:
fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-23-22-34-02-tr
Story Transcript:
Tr: İstanbul'da sonbaharın serin rüzgarı eşliğinde, Prens Adaları her zamankinden daha güzel görünüyordu.
En: In İstanbul, accompanied by the cool breeze of autumn, the Prens Adaları looked more beautiful than ever.
Tr: Ağaçlar kırmızı ve altın rengine bürünmüş, taşlı sokakların arasında rüzgarla dans eden yapraklar adeta bir çocuğun neşesiyle süzülüyordu.
En: The trees adorned themselves in red and gold, and leaves dancing with the wind among the cobblestone streets were gliding with a child's joy.
Tr: Uzakta parlayan deniz, güneşin ışıklarıyla pırıl pırıl parlıyordu.
En: The sea glimmered in the distance, shining brightly with the sunlight.
Tr: İşte böyle bir günde Emre ve Selin, büyükannelerinin evine doğru yola çıktılar.
En: On such a day, Emre and Selin set out toward their grandmother’s house.
Tr: Büyükannelerinin doğum günü için sürpriz bir kutlama düzenlemişlerdi.
En: They had arranged a surprise celebration for their grandmother’s birthday.
Tr: Emre, her ne kadar bu günü keyifli geçirmek istese de kafasının bir köşesinde sürekli dönen bir düşünce vardı.
En: Although Emre wanted to enjoy this day, a thought kept revolving in the back of his mind.
Tr: Uzak bir şehirden aldığı iş teklifi, ailesinden uzak kalma ihtimali onu düşündürüyordu.
En: A job offer from a distant city had him contemplating the possibility of being away from his family.
Tr: Selin, abisinin yanında yürürken, onun dalgınlığını fark etti.
En: Selin, walking beside her brother, noticed his distraction.
Tr: "Emre, bugün çok neşeli olmalıyız. Anneannemizin doğum günü!" dedi gülümseyerek.
En: "Emre, we should be very cheerful today. It's our grandmother’s birthday!" she said with a smile.
Tr: Emre, kardeşine bakıp gülümsedi.
En: Emre looked at his sister and smiled.
Tr: "Haklısın Selin," dedi.
En: "You're right, Selin," he said.
Tr: "Bugün güzel bir gün geçirelim."
En: "Let’s have a great day."
Tr: Büyükannelerinin evi onları sıcak bir karşılama ile bekliyordu.
En: Their grandmother’s house awaited them with a warm welcome.
Tr: İçeri girdiklerinde, taze pişmiş böreklerin kokusu her yanı sardı.
En: As they entered, the smell of freshly baked pastries filled the air.
Tr: Aile üyeleri birer birer geldi ve salon neşe doldu.
En: Family members arrived one by one, and the living room was full of joy.
Tr: Emre, büyükannesine sarıldı ve "Doğum günün kutlu olsun, anneanne!" dedi.
En: Emre hugged his grandmother and said, "Happy birthday, grandma!"
Tr: Kutlama ilerledikçe, Emre bir an için büyükannesini yanına çekti.
En: As the celebration progressed, Emre took a moment to pull his grandmother aside.
Tr: "Anneanne, seninle bir şey konuşmak istiyorum," dedi hafifçe.
En: "Grandma, I want to talk to you about something," he said softly.
Tr: Büyükannesi, alim bir edayla gözlüklerinin üzerinden ona bakıp, "Tabii yavrum, ne söylersen dinlerim," diye cevap verdi.
En: His grandmother looked at him over her glasses with a wise expression and replied, "Of course, my dear, I'll listen to anything you say."
Tr: Emre, uzak şehirdeki iş teklifinden bahsetti.
En: Emre spoke about the job offer in the distant city.
Tr: Gitmek isteyip istemediğinden emin olmadığını anlattı.
En: He explained that he was unsure whether he wanted to go.
Tr: "Burada kalırsam, hepinizin yanında olabilirim.
En: "If I stay here, I can be close to all of you.
Tr: Ama gidersem, kendim için belki daha iyi bir fırsat yakalayabilirim," dedi çaresizce.
En: But if I go, I might find a better opportunity for myself," he said helplessly.
Tr: Büyükannesi, hikayelerle dolu yüzünü torununa çevirip, "Emre, hayat bazen bize yollar sunar ve hangisinin doğru olduğunu bilmek zor olabilir.
En: His grandmother turned her story-filled face toward her grandson and said, "Emre, sometimes life offers us paths, and it can be hard to know which is the right one.
Tr: Ama unutma ki, hangi kararı verirsen ver, ailemizin sevgisi her zaman seninle olacak.
En: But remember, whatever decision you make, our family's love will always be with you.
Tr: "Önemli olan, içindeki sesi dinlemen ve onu takip etmen."
En: What’s important is listening to your inner voice and following it."
Tr: Bu sözler, Emre'nin kafasındaki bulutlu düşünceleri biraz olsun dağıttı.
En: These words cleared up some of the cloudy thoughts in Emre's mind.
Tr: Büyükannesinin bilgece nasihatleri ona rehber oldu.
En: His grandmother's wise advice acted as his guide.
Tr: Kutlama devam ederken, Emre artık daha huzurluydu.
En: As the celebration continued, Emre felt more at peace.
Tr: Ailesini ve onları ne kadar sevdiğini hatırladı.
En: He remembered his family and how much he loved them.
Tr: İçinde bir mutluluk hissetti.
En: He felt happiness inside.
Tr: Günün sonunda, taş sokaklarda tekrar yürürken Selin'e baktı ve "Selin, galiba doğru kararı buldum," dedi.
En: At the end of the day, walking again on the stone streets, he looked at Selin and said, "Selin, I think I've found the right decision."
Tr: Selin, abisinin yanındaki yolda daha sıkı yürüdü.
En: Selin walked more closely beside her brother on the path.
Tr: "Ne karar aldıysan, yanında olacağız," diye yanıt verdi.
En: "Whatever decision you make, we'll be by your side," she replied.
Tr: Emre, ailesinin desteğiyle kendine yeni yollar aralamayı düşündü.
En: With his family’s support, Emre thought about opening new paths for himself.
Tr: İçinde bir rahatlık vardı.
En: He felt a sense of relief.
Tr: Belki o uzak şehre gidecek, belki kalacaktı.
En: Maybe he would go to that distant city, or maybe he would stay.
Tr: Ama biliyordu ki, ailesi her zaman onun güçlü dayanaktı.
En: But he knew that his family was always his strong support.
Tr: Serin sonbahar rüzgarı hiç bu kadar tatlı esmemişti.
En: The cool autumn breeze had never blown so sweetly.
Vocabulary Words:
- accompanied: eşliğinde
- breeze: rüzgar
- adorned: bürünmüş
- glimmered: parlayan
- arranged: düzenlemişlerdi
- celebration: kutlama
- contemplating: düşündürüyordu
- distraction: dalgınlık
- cheerful: neşeli
- awaited: bekliyordu
- freshly: taze
- baked: pişmiş
- progressed: ilerledikçe
- moment: an
- story-filled: hikayelerle dolu
- paths: yollar
- cloudy: bulutlu
- peace: huzur
- relief: rahatlık
- distant: uzak
- wise: bilgece
- smiled: gülümsedi
- support: destek
- sense: his
- remembered: hatırladı
- opportunity: fırsat
- decisions: kararlar
- shining: parlıyordu
- glasses: gözlük
- helplessly: çaresizce