Bir öykü bilirim, ey toprağın oğulları.
Mecburen değinmeliyim ona ben.
Dokuz ağacın nasıl hayat verdiğini
Devlerin himayesindeki dünyalara.
O ilk çağ idi, Ymir'in devri.
Sadece yıldızsız bir boşluk,
Yalnızdım ben iki karanlık arasında.
Ta ki getirinceye dek Buri'nin oğulları
Kaos'tan Düzen'i; Karanlıktan
Ve geceden parıl parıl gündüzü.
Aesir geldi. Ida Ovası'nda
Kurdular yeni tanrılar krallıklarını.
Oraya diktiler kalelerini, konaklarını,
Şekillendirdiler fânilerin kaderlerini
Ve çizdiler kendilerininkini, çok önceden.
Gürgen'den ve Dişbudak'tan,
Tahtadan yarattılar ilk Ahali'yi.
Biri ruh verdi diğeri dil;
Biri verdi kandaki ateşi.
Tanırım kudretli bir dişbudak.
Bâki durur, dökmez yaprak,
Yetişir bilgeliğin kuyusunda.
Şimdi bahsettiğim Efsuncu, Gullveig - Heid, üç kez yandı, üç kez doğdu,
Vanir, Gulveig'in soyundan
İçti kız kardeşleri için öç andı.
Yıkılır Asgard'ın surları.
Aesir verirler kafa kafaya.
Fakat antlar bozulacaktır.
Ama görürüm dahasını. İşte Heimdall'ın boynuzu
Yatar kutsal ağacın altında.
Mimir'in kuyusunda, Tanrılar Tanrısı'nın gözü
Çıkmıştır. Verir misin kulak bana?
Görürüm kaderinizi, ey toprağın oğulları.
Duyarım cengin çağrısını.
Odin'in ahalisi hazırlansın hücuma
Söylerim söylemem gerekeni.
Onlardı öldüren iki oğlumu.
söndürmez yüreğimin ateşini.
İşte bu zehirli oktur öldürecek
Asgard'ın en sevilen oğlunu.
Yollar duman kararan göğe,
Frigg ağlar acı acı - çok geç!
Oğlu oturur Hel'in yanında sessizce.
Sarayın altında bağlı birini görürüm,
Durur nehirler Kazanı'nda
Gariban Loki'ye benzer. O eziyet çekerken.
Bir tek karısı bekler yanında.
Söylerim söylemem gerekeni, Üç nehir
Tanrıların diyarlarında birleşir.
Doğudan bir bıçak nehri; kuzeyden
Ve güneydense buz ve ateş ikizleri gelir.
Görürüm bir salon Ölüm'ün kıyılarında.
Yılanlar ve çıyanlar üzerine gezinirler.
Demirkoru'da uyanır Cadı.
Kurt Fenris gününü gün edecek.
Ay ve güneş avları olacak.
Habis rüzgârlar uluyup esecek,
Karanlık Çökecek Dünyalara.
İki karanlık arasında bir boşluk-
Daha ne bilmek ister Tanrılar tanrısı?