Peküler Palas'ın bu odasını konuğum Ebubekir Tavacı ile gerçek bir hikayeden yola çıkan ''Rabiye Kurnaz George W. Bush'a Karşı'' filmi ile inşa ediyoruz. Bu odada, Almanya'da yaşayan bir Türk olan Rabiye Kurnaz'ın 11 Eylül olaylarını takiben Guantanamo hapisanesine giren oğlu Murat'ı kurtarma mücadelesini ve 'terörle mücadele' sürecini konuşuyoruz.

Bürokratik aptallıktan, devletsizliğe, gurbetçi tecrübesinden siyasi hesapların çıkmazlarına uzanan bir yolculuk yapıyoruz. Terörle mücadele ile hukuk arasındaki ilişki nedir? Olağanüstü haller nasıl belirlenir? 'Anlamazdan gelme' nasıl bir silaha dönüşebilir? 

Rabiye Kurnaz'ın hem acı hem gülümseten hikayesinden ilham aldığımız, çokça düşünüp sorular sorduğumuz bu odaya siz de buyrun ve dinledikten sonra hafıza sarayımıza yorumlarınızla bir tuğla da siz koymayı unutmayın. 

Peküler Palas’ın bu bölümünde 2004 yılının kült filmi ‘Sil Baştan’ı (Eternal Sunshine of the Spotless Mind) sinirbilimci Rumeysa Kahveci ile konuşuyoruz. 

Bu odayı hafıza, aşk, kimlik ve teknolojiye dair genetiğinden maneviyatına, travmadan iyileşmeye aklımıza gelen her konuda ilmek ilmek örüyoruz. Hafıza ‘edit’leme hakkı kimde olabilir? Anılarımıza neden ihtiyacımız var? Anıdan kurtulurken duygusundan da kurtulabilir miyiz? Filmdeki beyin haritalama ile gen kesme teknolojisi olan CRISPR arasında nasıl bağlantılar var? Yapay zeka konuya nasıl dahil oldu? ‘Anda olmak’ mümkün mü? 

Çok gülüp eğlendiğimiz, çok düşünüp dertlendiğimiz bu dopdolu odaya siz de buyrun ve tuhaf hafıza sarayımızda bizimle buluştuktan sonra yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın!

Bölüm İçinde Bahsi geçenler: 

Andrew Huberman

Bryan Johnson

Instagram: @pekulerpalas

e-mail: [email protected]

Peküler Palas'ın bu odasını füzyon müzikle, kameralara kırpılan gözlerle, yetenek avcıları ve müzik sektöründeki dönüşüme dair koyduğumuz virgüller ve ünlemler ile inşa ediyoruz. Bu sefer kültür gündemimizde müzik grupları ve reality show dünyasının dönüşümü var. 

Çıkış yaptıktan kısa bir süre sonra bir sansasyona dönüşen Manifest grubu, K-Pop gruplarının sarsılmaz popülaritesi ve Amerika'da reality show dünyası ile el ele tekrar canlandırılan müzik grubu kurma furyası bizi nereye götürecek? Müzik tüketirken önceliklerimiz nasıl değişir? Big 5 yarışma formatı neden önemli? Manifest'in feminist söylemlerinin altını doldurması mümkün mü?

Hem eğlenceli, hem temkinli, bu odaya uğramayı, hafıza sarayımızda düştüğümüz bu merak çukurundan çıktıktan sonra Peküler Palas'a yorumlarınızla bir tuğla da siz koymayı unutmayın!

Peküler Palas'ın bu odasını antika bir süper kahramanın yeni versiyonu üzerine inşa ediyoruz.

James Gunn'ın yazıp yönettiği bu Superman'in yeni versiyonu, fazla ''woke'' olduğu iddiası ile eleştirildi, üstüne üstlük Filistin yanlısı olduğu iddia edildi. Peki süper kahraman evreninin gözbebeği olan bu yeni Süpermen bu iddiaları karşılıyor mu? Kırılganlık Superman'e yakışıyor mı? Clark Kent'in çenesinin konuyla ne alakası, Jarhanpur Filistin'i temsil ediyor olabilir mi?

Peküler kültür gündemimizde bir küçük not olan, filmi izleyenlerle istişare, izlemeyi düşünmeyenlere dev hizmet olan bu odaya uğramayı ve Peküler Palas'a yorumlarınızla bir tuğla da siz koymayı unutmayın!

Bahsi geçen belgeselin içeriğine buradan ulaşabilirsiniz. 

Gaza Doctors Under Attack Belgeseli

Hafıza sarayımız bu bölümde epey pekülerleşti. İstanbul ansiklopedisi dizisinin temaları ve karakterleri ile ilhamımız oldu ama sohbet, dizinin çok ötesine ve bol bol samimi itiraflara savruldu. İstanbul milliyetçiliğinin gönül yaylarına değen kısımlarından kendimizi bir anda ilişkilerde bağlanma, vatandaşlık ve sonra da bol bol dini kimlik, sorumluluk, sekülerlik tartışırken, bulduk. 

Göç sosyolojisi ve ırkçılık konularında araştırmaları olan, Perspektif dergisi editörü Elif Zehra Kandemir (@haldandos) ile inşa ettiğimiz bu oda çok kavgalı, çok sorgulamalı oldu. Hem birbirimizin hem kendimizin cümlelerini, ilkelerini didik didik ettiğimiz hem filtresiz, hem samimi hem de bu yüzden ürkek bir sohbet oldu. 

E buyrun. Bu tartışmanın bir noktası yok. Odanın kapısı aralık. Bu yeni odaya uğramayı ve peküler palasa yorumlarınızla bir tuğla da siz koymayı unutmayın!

Peküler Palas'ın bu odasını kültür hafızamızı yaptığı işlerle süsleyen, yolculuklarımıza eşlik eden müzisyen Büşra Kayıkçı ile inşa ediyoruz. Büşra'nın sanatçı personasını ve yolculuğunu ele aldığımız bu bölümde derin sulara dalıyoruz.

'Başörtülü piyanist' imajından bale geçmişine, aldığı estetik kararlardan seyahatlerine ve müzik sektöründe karşılaştığı zorluklara dokunan bu odanın duvarlarını merak ve samimiyetle örüyoruz. 

Hem bir tecrübe paylaşımı, hem bir tür alternatif biyografi ve hayatı birlikte düşünme pratiği olan bu yeni odaya uğramayı ve yorumlarınızla Peküler Palas'a bir tuğla da siz koymayı unutmayın!

Peküler Palas hay-kur (fanfiction) bölümlerine bir istek parça ile devam ediyor. Bu bölümde Kızılcık Şerbeti'nin dertli Nursema'sının aşk hayatını değerlendiriyor, yer yer yeniden yazıyoruz. 

Bir yandan Nursema ve Asude üzerinden dindar kadın temsilini, kaçırılan fırsatları, Şerbo dünyasının tat kaçıran didaktizmini ele alan bu odada Nursema'nın alternatif mutlu sonlarına ışık tutuyoruz.

Bu dizide kimler 'başörtülü'? Nursema neden önemli? Firazla Nursema mutlu olabilecek mi? Nursema hangi işle meşgul olsun? Aşk her şeyi affeder mi? 

Tüm bu soruların cevabını bulmak için peküler hafıza sarayında inşa ettiğimiz bu yeni odaya uğramayı ve yorumlarınızla Peküler Palas'a bir tuğla da siz koymayı unutmayın!

Peküler Palas'ın bu odasında, ilk başta çok dikkat çekmeyen bir dizi iken muhteşem senaryosu ve PR başarısı sayesinde popüler kültürde hak ettiği yerini almış Severance dizisinin 2. sezonunu konuşuyoruz. 

Bilinç ve hafızanın bölündüğü ve alt benliklerin farklı mekânlarda ortaya çıktığı Severance (Ayrık) evreninde kapitalist köleleştirme, bireysel sorumluluk, ayrık teknolojisinin bedeli, Mark ve Mark S'in ahlâkî duruşları gibi pek çok konu üzerine konuğum @poetikkliseler ile kavga üstüne kavga ediyoruz. En çok da aşk, umut, gerçekçilik üzerine sorularımızla beziyoruz bu odayı. 

En güzel odaların çatışmalarla kurulduğu bu tuhaf hafıza sarayında bizimle buluşmayı ve dinledikten sonra yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın!

instagram: @pekulerpalas

Peküler Palas'ın tuğlaları bu sefer 'momfluencer' dünyasını anlamak için bir araya geliyor. Kapının ardında bu seferki konuğum Esma Alothman, nam-ı diğer Hikmet Hanım. Esma'nın kültür gündemi ile inşa ettiğimiz bu oda, anne influencerlığa dair iyi, kötü ve çirkin her şeyin konuşulduğu sahici bir iç dökme seansına dönüşüyor. 

Anne influencerlık başlı başına 'kötü mü'? Çocuklarımızla vakit geçirme şeklimizde internette tükettiğimiz içerikler ne kadar etkili? Amerika'da anne influencerlar neden belirli bir eyalete taşınmaya başladılar? Takip ettiğimiz ve takip etmeyi reddettiğimiz anne influencerlar kimler? Estetik zevklerimiz gerçekten bize mi ait?

Bunlar gibi pek çok soruyla yüzleştiğimiz bu samimi odada bizimle buluşmayı ve dinledikten sonra yorumlarınızı bizimle paylaşmayı unutmayın!

Bahsi geçen kitap: 'Momfluenced: Inside the Maddening, Picture-Perfect World of Mommy Influencer Culture' - Sara Petersen

instagram: @pekulerpalas

Peküler Palas'ta bu kapının ardı Paris'e, katedraller çağına açılıyor. Akademisyen Büşra Söylemez-Karakoç'un kültür gündeminden yola çıkarak inşa ettiğimiz bu oda, 1998 yapımı Notre Dame de Paris müzikalini merkeze alıyor. 

Hayatlarımızda korunmaya değer bir gelenek kaldı mı? 1400lerde Notre Dame katedralinin kapısına dayanan göçebe sığınmacılar devrimci mi yozlaştırıcı mı? Güzeller güzeli Esmeralda'nın 'fitnesi' bize neyi anlatıyor? Aynı kadını seven bir askerin, bir din adamının ve bir zangoçun aşkları neden bu kadar farklı? Çanlar kimin için çalıyor?

Geleneğe, değişime ve aşka olan bakış açılarımızla yüzleştiğimiz bu çarpıcı odada bizimle buluşmayı ve sonrasında yorumlarınızı bırakmayı unutmayın!

Müzikalin Youtube linki.