Bu ses kaydında iki ayrı konu gibi gözüken ama aslında birbirine bağlantı şifa yolculuğundan konuşuyorum. Şifanın ilk süreci yıkıma benzer.
İyileşmek, sen' “hasta” eden her şeyin sisteminden, hayatından çıkmasını gerektirir. Yaralarını ve travmalarını besleyen her şeyin salıverilmesi gerekir. Bunların üzerine kurulan ve inşa edilen her şeyin yıkılması gerekir.
Eski benliğinin külleri üzerinde otururken, görebildiğin tek şey karanlık ve hissedebildiğin tek şey boşluktur. Yine de bu boşluk yeninin potansiyelini taşır.
Ve orada, eskinin bittiği yerde, yeni başlar.
Yıkım gibi hissettiren şey, hiç kimsenin, hatta kendinin bile öngöremediği bir dönüşümdür.
İyileşmenin bir simya olduğunu ancak sonradan fark edersin.
Bu böyle pozitif ve olumlu düşünmekle olacak iş değil. Gerçek, kökten bir dönüşüm gerektirir. Bedensel bir tecessüm gerektirir. Bu en derinlerini şifalandırarak olur.
İçindeki çocuk sinir sistemindir.
Sinir sistemin sen çocukken gelişir ve dünyayı hala o çocuğun merceğinden görür ve dünyaya o yerden tepki verir.
İçindeki çocuk kendini sinir sistemin ve bedensel tepkilerin aracılığıyla sana gösterir.
Hafızası bilinçli zihninin hafızasından çok daha eskiye dayanır. Senin hatırlamadığın şeyleri bile bilir ve tepki verir.
Gerçeklik algın, nesnel gerçeklikle doğrudan bir karşılaşmadan ziyade, başta sinir sistemin olmak üzere iç biyolojik süreçlerinin bir kurgusudur.
Ne zaman bir travma yaşasan, bedenin orada, o yaşta takılı kalır. Sinir sistemin benzer bir deneyimle ya da tanıdık bir duyguyla karşılaştığında o yaşa geri döner ve oradan tepki verir.
Beyin bu denklemde ikincildir. Beyin bedenin deneyimini yorumlar. Beden bir duygu yaşar, beyin bunu algılar ve bir duyguya dönüştürür.
Bunu yapabilme kapasitesinden dolayı olumlu düşünce imkanı doğar. Yaşadığın bir durumu olumlu düşünceyle pozitife çevirmek. Bu olumlu düşünce zaman zaman faydalıdır, ancak bunu her gün, çok sık, her deneyiminde yapma ihtiyacı hissedersen, o zaman dünyayı nasıl deneyimlediğini kontrol etmeye ve yönetmeye dönüşür ve kendi içinde bir güvensizlik yaratır.
Bedeninin yaşadığı her bir deneyimi olumlu düşünerek yönetmeye çalışıyorsan, o zaman sinir sistemin için çocuğunun acısını, öfkesini, hayal kırıklığını "Bir şey yok" "canın acımadı" "her şey yolunda" diyerek geçiştiren, ve bir sorun olmadığını ve olanın onun deneyiminden başka bir şey olduğunu söyleyen bir ebeveyn oluyorsun. Bu da tetikte olma, aşırı düşünme, aşırı analiz etme, hayatın her bir detayını yönetme ve kontrol etme ihtiyacını devam ettirir.
Gerçek şifa, bedenin deneyimini, sinir sisteminin dünya deneyimini dönüştürmekten gelir.
Dünyayı deneyimleme şekliniz dönüştüğünde, dünyanız da dönüşür.
Krishna'nın dediği gibi “Dünyayla asla gerçekten karşılaşmayız; deneyimlediğimiz tek şey kendi sinir sistemimizdir.”
Eylül ayında 4 aylık bir grup koçluk programı başlatıyorum. Detaylarını öğrenmek için bana [email protected] adresinden ulaşabilirsin.
Sevgiyle kal