Share Askıda Kitap
Share to email
Share to Facebook
Share to X
By askidakitap.net
The podcast currently has 341 episodes available.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (Bir kimse geceyi, yarın yapacağı işleri düşünmekle geçirir. Hâlbuki o iş, bu kimsenin felâketine sebeb olacakdır. Allahü teâlâ, bu kuluna acıyıp, o işi yapdırmaz. O ise, iş olmadığı için, üzülür. Bu işim neden olmıyor. Kim yapdırmıyor. Bana kim düşmanlık ediyor diye arkadaşlarına kötü gözle bakmağa başlar. Hâlbuki, Allahü teâlâ, ona merhamet ederek felâketden korumuşdur). Bunun için, Ömer “radıyallahü anh”, (Yarın fakîr, muhtâc kalırsam hiç üzülmem. Zengin olmağı da, hiç düşünmem. Çünki, hangisinin benim için hayrlı olacağını bilmem) buyurdu.
Tam İlmihal Se`âdet-i Ebediyye / 687
Tefsîr-i Mazherî) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Talâk) sûresinin üçüncü âyetinin tefsîrinde buyuruyor ki, (İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, din ve dünyâ zararlarından kurtulmak için, hergün beşyüz kerre (Lâ havle velâ kuvvete illâ billah) okurdu. Buna (Kelime-i temcîd) denir. Okumağa başlarken ve okudukdan sonra da yüzer kerre (Salevât) okurdu. Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlânın bir ni’met vermesini ve bunun devâmlı olmasını isteyen, Lâ havle velâ kuvvete illâ billah çok okusun!) buyuruldu. (Sahîhayn)daki hadîs-i şerîfde, (Bu, Cennet hazînelerinden bir hazînedir!) buyuruldu. Bir hadîs-i şerîfde de, (Lâ havle velâ kuvvete okumak, doksandokuz derde devâdır. Bunların en hafîfi, hemmdir) buyuruldu. Hemm, gam, hüzn, sıkıntı demekdir.)
Tam İlmihal Se`âdet-i Ebediyye 993
Müslimân, müslimânın kardeşidir. Birbirlerini incitmezler, üzmezler. Bir kimse, din kardeşinin bir işine yardım etse, Allahü teâlâ da onun işini kolaylaşdırır. Bir kimse, bir müslimânın sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyâmet gününün en sıkıntılı zemânlarında, Allahü teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır. Bir kimse bir müslimânın aybını, kusûrunu örterse, Allahü teâlâ, kıyâmet günü onun ayblarını, kabâhatlerini örter.)
Hazret-i Ebû Hüreyrenin “radıyallahü teâlâ anh” rivâyet etdiği hadîs-i şerîfde, Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” hazretleri buyurdular: (Bize her ni’meti veren ve iyilik eden kimseye karşılığını verdik. Ebû Bekrin iyilik ve ikrâmının karşılığını veremedik. Hak Sübhânehü ve teâlâ hazretleri kıyâmetde ona karşılığını verir. Ebû Bekrin malının fâide verdiği gibi, bir kimsenin malı bana fâide vermedi. Eğer ben halîl [dost] ittihâz edici olsa idim [edinse idim], Ebû Bekri dost edinirdim. Lâkin bilmiş olun, sizin sâhibiniz, Allahü teâlâ hazretlerinin dostudur.) Hazret-i Ömer “radıyallahü teâlâ anh” buyurdular ki, Ebû Bekr bizim seyyidimiz, hayrlımızdır ki, Habîb-i Ekrem hazretlerine cümlemizden sevgilidir.
Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” bir hadîs-i şerîflerinde buyurdu ki: (Ey ümmet ve Eshâbım! Edâsına tamâmiyle riâyet olunan namâz, Allahü teâlânın beğendiği bütün amellerin en üstünüdür. Peygamberlerin sünnetidir. Meleklerin sevdiğidir. Ma’rifetin, yerin ve göklerin nûrudur. Bedenin kuvvetidir. Rızkların berekâtıdır. Düânın kabûlüne vesîledir. Melek-ül-mevte [ya’nî ölüm meleğine], şefâ’atçıdır. Kabrde ışık, Münker ve Nekîre cevâbdır. Kıyâmet gününde üzerine gölgedir. Cehennem ateşiyle kendi arasında siperdir. Sırât köprüsünü yıldırım gibi geçiricidir. Cennetin anahtârıdır. Cennetde başına tâcdır. Allahü teâlâ, mü’minlere namâzdan dahâ önemli bir şey vermemişdir. Eğer namâzdan dahâ üstün bir ibâdet olsaydı, en önce mü’minlere onu verirdi. Zirâ meleklerin kimi devâmlı kıyâmda, kimi rükü’da, kimi secdede, kimi de teşehhüddedir. Bunların hepsini bir rek’at namâzda toplayıp, mü’minlere hediyye verdi. Zirâ namâz, îmânın başı, dînin direği, islâmın kavli [sözü] ve mü’minlerin mi’râcıdır. Göğün nûru ve Cehennemden kurtarıcıdır).
Yâ Rabbî! Hîn-i bülûgumdan bu âna gelinceye kadar, islâm düşmanlarına ve bid’at ehline aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk i’tikâdlarıma ve bid’at, fısk olan söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime nâdim oldum, pişmân oldum, bir dahâ böyle yanlış inanmamağa ve yapmamağa azm, cezm ve kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselâm ve âhiri bizim sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdır. Bu iki Peygambere ve ikisi arasında gelmiş geçmiş Peygamberlerin cümlesine îmân etdim. Hepsi hakdır, sâdıkdır. Bildirdikleri doğrudur.(Âmentü billah ve bi-mâ câe min indillah, alâ murâdillah, ve âmentü bi-Resûlillah ve bi-mâ câe min indi Resûlillah alâ murâd-i Resûlillah, âmentü billâhi ve Melâiketihi ve kütübihi ve Rüsülihi velyevmil-âhiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallâhi teâlâ vel ba’sü ba’delmevti hakkun eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh.)
Ebû Zer-i Gıfârî “radıyallahü teâlâ anh” diyor ki, sonbehâr günlerinden birinde, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile berâber sokağa çıkdık. Yapraklar dökülüyordu. Bir ağaçdan iki dal kopardı. Bunların yaprakları hemen döküldü. (Yâ Ebâ Zer! Bir müslimân Allah rızâsı için nemâz kılınca, bu dalların yaprakları döküldüğü gibi, günâhları dökülür) buyurdu. Bu hadîs-i şerîfi imâm-ı Ahmed haber verdi.
(Hadîka) ikinci cild, yüzonüçüncü sahîfede diyor ki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Kişi, sevdiği ile berâber olur) buyurdu. (Müslim) kitâbında bildirildiği üzere, bir kimse, Resûlullaha kıyâmeti sorunca, (Kıyâmet için ne hâzırlık yapdın?) buyurdu. Allahın ve Resûlünün sevgisini hâzırladım dedi. (Sevdiklerinle berâber olursun) buyurdu. İmâm-ı Nevevî, bu hadîs-i şerîfi açıklarken, (Bu hadîs-i şerîf, Allahü teâlâyı ve Onun Resûlünü ve sâlihlerin ve hayr sâhiblerinin dirilerini ve ölülerini sevmenin kıymetini, fâidesini bildiriyor) dedi. Allahü teâlâyı ve Onun Peygamberini sevmek demek, emrlerini yapmak, yasaklarından sakınmak, bunlara karşı edebli, saygılı olmak demekdir.
İsrâfın kötü olmasının birinci sebebi, malın kıymetli olmasıdır. Mal, Allahü teâlânın verdiği bir ni’metdir. Âhıreti kazanmak, mal ile olur. Dünyâ ve âhıret, mal ile intizâm bulur, râhat olur. Hac, cihâd sevâbı mal ile kazanılır. Bedenin sıhhat, kuvvet bulması, mal ile olur. Başkasına muhtâc olmakdan insanı koruyan maldır. Sadaka vermek, akrabâyı dolaşmak, fakîrlerin imdâdına yetişmek mal ile olur. Mescidler, mektebler, hastahâneler, yollar, çeşmeler, köprüler yaparak, asker yetişdirerek insanlara hizmet de mal ile olur. Dînimiz, (İnsanların en iyisi, onlara fâidesi çok olanıdır) buyuruyor. İnsanlara yardım etmek için çalışıp para kazanmak, nâfile ibâdet etmekden dahâ çok sevâbdır. Cennetin yüksek derecelerine mal ile kavuşulur. İmâm-ı Tirmizînin, Ebû Kebşe-i Ensârîden “radıyallahü teâlâ anh” alarak bildirdiği bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, bir kuluna mal ve ilm verir. Bu kul da harâmlardan kaçınır. Akrabâsını sevindirir. Malından, hakkı olanları bilip verir ise, Cennetin yüksek derecesine gider) buyuruldu. (Buhârî) ve (Müslim) kitâbları, Abdüllah ibni Mes’ûdün “radıyallahü anh” haber verdiği şu hadîs-i şerîfi yazmakdadır: (İki şeyden birine kavuşan insana gıbta etmek, buna imrenmek yerinde olur. Allahü teâlâ bir kimseye islâm ilmlerini ihsân eder. Bu da, her hareketini, bilgisine uygun yapar. İkincisi, Allahü teâlâ, birine çok mal verir. Bu kimse de malını, Allahü teâlânın râzı olduğu, beğendiği yerlere harc eder).
Enbiyâ sûresinin seksenyedinci âyetinin tefsîrinde, hadîs-i şerîfde buyuruldu ki, (Birinize derd ve belâ gelince, Yûnüs Peygamberin düâsını okusun! Allahü teâlâ Onu muhakkak kurtarır. Düâ şudur: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü minez-zâlimîn). (Tergîb-üs-salât), ellidördüncü faslındaki hadîs-i şerîfde, (Sabâh, kalkınca, üç kerre Bismillâhillezî lâ-yedurru ma’ asmihî şey’ün fil-erdı velâ fissemâi ve hüvessemî’ul’alîm okuyana akşama kadar, hiç derd, belâ gelmez) buyuruldu.]
The podcast currently has 341 episodes available.