Share Serdar Samur
Share to email
Share to Facebook
Share to X
Önceki iki etkinlikte Kuantum ve İnsan ile Belirsizlik -Kaos ve Düzen konularını fizik biliminin prenipleri altında incelemiş ve bu kavramların hayatımıza etkisini konuşmuştuk. Bu günkü konumuzda ise öncekiler kadar önemli olan bir başka kavramı tanımlamaya ve bunun güncel hayatımıza etkisini konuşacağız..
Post-modern anlayış ya da post-modern tarz, çok fazlaca tartışılan ve üzerinde mutabık olunamayan bir kavram ve bir süreç..
Yaşam sadece mutluluk ve başarıdan mı ibarettir ? Varoluşsal Boşluk hissini yaşamamak için, Bu gün modern insanı yada çağdaş insanı, üretkenliğe yönlendirecek olan, İnsanı motive eden ve yaşamına anlam kazandıran şey nedir?
Modern sosyolojinin kurucularından, Emile Durkheim ; ‘’Toplumun ayakları altında sağlam bir zemin yok. Bundan böyle hiçbir şey açık değil... Belli demokrasilerde görülen kaosun, sürekli akış ve istikrarsızlığın kaynağı bu. Burada birdenbire ortaya çıkan, düzensiz, duraksamalı ve insanı tüketen kasırgalara maruz bir varoluşla karşılaşıyoruz’’
1959'da Wright Mills; The Sociological Imagination (Sosyolojik Hayal Gücü) çalışmasında yeni bir çağa girildiğini iddia eder: Mills’e göre bu dönemin özelliği, modernizm ile belirginleşen rasyonel düşünce ile hakikate ulaşılabileceği düşüncesinden postmodernizm ile ortaya çıkan karmaşıklık ve gerçekliğin nihai olarak bilinemeyeceği görüşünün baskın olduğunu söylemiştir.
Son yıllarda batı dünyasında Post Truth (gerçek sonrası) kavramı moda olmuştur. Bu kavramı ilk defa Sırp asıllı Amerikan oyun yazarı Steve Tesich 1992 yılında ileri sürmüş ve gerçeğin çıkar amaçlı değiştirilip üretildiğini savunmuştur.
Günümüzde anlam kaybına uğrayan insanlar kendilerine medya denen kitle iletişim araçları tarafından sunulan taraflı bilgilerin etkisi altında neyin doğru neyin yanlış olduğu konusunda karar veremez durumdadırlar. Post Truth akımı ile sahte bir toplumsal gerçeklik üretilmekte, insanlar belli birtakım çıkarlar doğrultusunda şartlandırılmaktadır.
Bu açıdan her aktarılan bilgiyi sorgulamakta ve gizli anlamını aramakta yarar vardır. Platon’un diyaloglarında geçen “Sorgulanmamış bir hayat, yaşanmaya değmez” ifadesine dikkat çekerek, konuyu tamamlıyoruz.
Kuantum ve İnsan,
(Bildiğimiz, Alışık Olduğumuz Kalıpların Dışına Çıkma Zamanı)
İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda hem doğaya hem de insana farklı bir şekilde bakabilme ve yorumlayabilme zamanı gelmiştir.
Newton’un doğrusallığı öne çıkaran Klasik fizik kuramı, 300 yıl boyunca, 1800 ‘lü yılların sonlarına kadar geçerliliğini korumuştur. Ancak bu kuramın 1900‘lü yılların başından itibaren, mikro seviyedeki doğrusal olmayan olayları yorumlamada yetersiz kalması, Einstein ve diğer bilim adamları tarafından kuantum fizik kuramının gündeme getirilmesine neden olmuştur.
Yirminci yüzyılın başlarında geliştirilmiş olan Kuantum Kuramı Aydınlanma döneminden bu yana doğru olarak kabul edilmiş birçok ilkeyi ve varsayımı altüst etmiş, yeni bir çığır açmıştır.
Bu günkü söyleşimizde günümüzün modern yaşam tarzının Kuantum Kuramıyla çelişmediği, aksine bu kuramın ilkeleri ve mantığı sayesinde dünyayı ve insanları bütünsel ve birleştirici bir bakışla yorumlamanın mümkün olduğu tanımlanmaya çalışılacaktır.
(Alışık olduğumuz düşünce ve yaşam kalıplarının dışına çıkma zamanı..)
Bu gün, Aralık 2020 yaptığımız Kuantum ve İnsan etkinliğinin devamı niteliğinde olan ''Belirsizlik, Kaos ve Düzen'' konulu diğer bir etkinlikte birlikteyiz..
Öngörülemeyen belirsizlik süreçleri yaşamımıza Kaos dediğimiz bir olguyu taşımaktadır.
Yeni normalin oluşturduğu belirsizlik ortamında kurumların değişime uyum sağlaması ve krizlerle başa çıkmasında yine kaos yaklaşımı öne çıkmaktadır.
Örgütlerin kaos teorisinin sunduğu bakış açısı ile yeni normalin şartlarına adapte olmaları sürdürebilirlik açısından büyük öneme sahiptir.
Bu yüzden, Kaos teorisi sosyal bilimlerde giderek daha çok gündeme gelmektedir.
Yeni normalde kurumlar, stratejik yönetim yaklaşımlarını yeniden gözden geçirerek, esnek, doğrusal olmayan olgulara karşı dinamik bir bakış açısı geliştirmek ve yeni çevre koşullarına ayak uydurmak zorunda kalmaktadır.
Bu günkü etkinliğimizde cevabını arayacağımız konular şunlar olacaktır.
Soru : Bilinmezlik, acaba bize içinde yaşadığımız doğadaki kaotik ve öngörülemez şartları ve evrenin değişim döngüsünü mü tanımlamaktadır ?
Soru : Günümüzde düzen ve kaos birbirinin ikizi olarak yeni normali mi oluşturmaktadır ?
Soru : Belirsizlik ortamında örgütlerin karşı karşıya kaldıkları meydan okumalara karşı kriz iletişimine kaos penceresinden nasıl bakabiliriz?
‘’Hem doğaya hem de insana farklı bir şekilde bakabilme ve yorumlayabilme zamanı gelmiştir..’’
(Spor alanında neden kariyer yapmalıyım..!)
Spor, insan yaşamında önemli etkiye sahip, dünya çapında milyonlarca takipçisi, çalışanları olan ve çok sayıda varlığı oluşturan, katma değer, istihdam yaratan, sosyal bir olgudur
Spor, farklı kültür ve sosyal statülerden insanların bir araya gelebildiği, tek ortak payda ve bir platform olma özelliğine sahip bir üründür.. Ancak sporun, bireysel ve topluma olan yararları yanı sıra, ekonomik kazanç sağlama ve istihdam açısından önemli etkileri bulunmaktadır.
Büyük tüketici guruplarının oluşmasını ve onların bir araya gelmesini sağlayan spor, hızla büyüyen tüketim toplumunun etkisi ile ticari bir boyut kazanmıştır.
Aristoteles’in “Bütün, parçaların toplamından daha büyüktür.” ifadesi sinerji ve sistem yaklaşımını bize tanımlanmış olmakla beraber, aynı zamanda bu sinerjinin yaratılmasını sağlayacak olan etkili bir liderliği de gündeme getirmektedir.
İşletmelerin sahip olduğu entelektüel sermayesinin en önemli parçası olan insan, bu gün doğru düşünerek kurum için gerçek bilgiyi ortaya çıkaran, bunu geliştiren en önemli varlık konumundadır.
Hızla globalleşen, farklılaşan, çok kültürlü, çok merkezli dünyada, nitelikli insan kitlesi ile birlikte geleceği tasarlayabilecek yetkinliğe sahip olan liderlere ihtiyaç artmaktadır.
Yeni çağın dinamik çevre şartlarında görev yapan ve yapacak olan liderlerin etkili olabilmeleri için geçmişteki liderlerden farklı olarak, yeni bir gözle bakmak, geleceği tanımak, olaylara yanıt verme süresini hızlandırmak, daha fazlasını daha azıyla yapmak ve vizyon sahibi olması beklenmektedir.
Günümüz örgütleri; iş alanının değişen karakterine, özellikle hızlı temposuna uyum sağlayabilmek ve kurumsal problemlere çözüm bulabilmek için çok boyutlu düşünebilen, belirsizlikler ve beklenmedik durumlara süratle reaksiyon gösterebilen ve karar verirken muhakeme süreçlerini doğru kullanabilen yönetici ve liderlere ihtiyaç duymaktadır.
Bu açıdan, günümüz örgütlerinin yöneticilerinin, kavramlar ve algılar yardımıyla soyut veya somut nesneler arasındaki ilişkiyi kavrayabilme, soyut düşünme, muhakeme etme ve bu zihinsel işlevleri uyumlu şekilde bir amaca yönelik olarak kullanabilme yeteneklerini geliştirmeleri önem arz etmektedir.
Örgüt liderlerinin daha kapsamlı düşünme becerileri içinde en temel olarak eleştirel ve analitik düşünme becerisine sahip olmalarının gerekli ve zorunlu olduğunu ifade ederek, sözlerimi Benjamin Disraeli'nin bir sözü ile burada tamamlamak istiyorum. ‘’Deneyim düşüncenin, düşünce ise eylemin çocuğudur. ‘’
Bu gün şirketlerin ucuz sermayeye ulaşmak için şeffaf ve hesap verebilir olması, güvenilir mali raporlara, iyi işleyen yönetim kurullarına sahip olması ön koşul haline gelmiştir.
Yönetim kelimesi daha çok idareye yönelik bir terim olarak anlaşılıyorken “yönetişim”, idarenin yanı sıra geleceğe yönelik tasarımları da gerçekleştiren ve birtakım prensipleri de kapsayan yönetim anlayışını ifade ediyor.
Yönetişim; vatandaşa hizmeti esas alan katılımcı, şeffaf, hesap verebilir, geleceğe yönelik çağdaş bir yönetim biçimine imkan veren yaklaşım olarak görülmektedir.
Bu anlamda Kurumsal Yönetişim, Şirketin pay sahipleri, yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri ve çalışanları ile diğer kurum ve kuruluşlarla arasındaki ilişkilerin belirli ilke ve kurallara bağlanması olarak düşünülebilir.
Dinamik bir süreç olan kurumsallaşmanın, örgütler için belli yaşam formuna dönüşmesi kurumdaki işlerin belli bir sıklıkta yürütülmesine bağlı olacaktır.
Kurumsallaşma ;
· İşletmelere, çevreye nasıl ayak uyduracaklarını gösterirken aynı zamanda işletmelerde sistemli bir yapıyı ortaya koyar.
· İşletmenin bir sistem haline getirilerek verimli iş ortamının oluşturulmasını katkı sağlar.
· İşletmenin kişilerden bağımsız olarak kurallara, standartlara, rasyonel yönetim ilkelerine, prosedürlere sahip olmasını sağlar.
· İş yapma usul ve yöntemlerini örgüt kültürü haline getirir ve bu sayede diğer işletmelerden farklı ve ayırt edici bir kimliğe bürünür.
Sonuç olarak ;
Kurumsallaşmayı kuralların çok sıkı uygulanmasını ortaya koyan bürokrasinin yoğun olarak uygulandığı bir yönetim anlayışından ziyade, daha esnek-şeffaf, adil-katılımcı ve kurum kültürü içinde sürekli gelişmeyi, tutarlığı sağlayabilen ve bütün birimlerin etkileşim içinde olduğu, yazılı plan ve programlara sahip, iş ilişkilerinin bir esasa bağlandığı, kişilere bağlı olmayan bir yapının oluşmasına katkı sağlayan bir yapı ve yaklaşım olarak ele almak gerekir.
Bütün örgütlerin, hangi sektörde ve ölçekte olursa olsun, kurumuna rekabet avantajı sağlayacak olan kurumsallaşma faaliyetine yönelmeleri zorunluluk haline gelmiştir.
Örgütsel durgunluk, temel kültür değişiminin yavaşladığı her sistemde ortaya çıkmakta ve mevcut durum bilinçli ve tutarlı kültür değişim girişimleri uygulanana kadar olağan bir seçenek halini almaktadır.
Son 10 yıl içinde yapılmış olan bir çok araştırma; şirketlerin başarısızlıklarında en çok vurgulanan sebebin örgüt Kültürü’nün ihmal edilmesi olduğunu ve örgüt kültürünü değiştirmedeki başarısızlığın bunu etkilediğini göstermektedir.
Pek çok yazar, örgüt kültürünü değerler, varsayımlar, beklentiler, örgütün ve üyelerinin özelliklerini gösteren tanımlamalar olarak adlandırmaktadır.
Örgüt kültürü, uygun davranış ve ilişkileri tanımlamakta, bireyleri motive etmekte ve belirsizliğin olduğu yerde çözümler sunmaktadır. Çünkü kültür, bilginin, değerlerin ve iç ilişkilerin düzenlenmesinde organizasyona yön vermekte, görünen ve görünmeyen her seviyede etkisini göstermektedir
Örgütsel değişim girişimleri içinde; yeni çağ yönetim yaklaşımları ile örgütün kültürünü de değiştirmeye ilişkin yaklaşımları bütünleştirmek gerektiğine inanıyorum.
Örgütsel performansı artırmaya dönük yapılan çalışmalarda, örgütte var olan düşünme şekilleri, yönetim sitilleri, problem çözümüne yönelik yaklaşımların gözden geçirilmesi yanında, Köklü kültürel değişim için;
• Kurumsal amaçların yeniden tanımlanması,
• Kurumsal Yetkinlik,
• Yönetim sitilleri,
• Ayırt edici rekabet konuları,
• İş hayatına bakış açısı,
• Personeldeki Kişilik özellikleri,
• Paylaşılan Değerler, Tutumlar,
• İlkeler,
• Anlayış ve kurallar,
• Semboller ile
• Davranışları açıklayan konulara özgü çalışmalar yapılması uygun olacaktır.
Günümüzde bilginin yenilenme hızı 39 güne düşmüştür. Daha açık bir ifade ile bu gün doğru olarak kabul ettiklerimizi 40 nci günün sonunda ya yanlış yada eksik olduğunu kabul etmek durumunda kalacağız.
Günümüzde İnsanların rasyonel bir varlık olduğu gerçeği üzerine kurulu sistemlerin kendilerini yenileme zamanı gelmiştir. Çünkü insanların artık Duygu ve Sezgiyle de karar verdiğini ortaya koyan bilimsel çalışmalar bulunmaktadır.
Bu açıdan, insanlara olası tüm seçenekleri sunup, bunlar içinde en mantıklısını seçmelerini beklemek yerine doğru yönlendirmeler sağlayacak tasarımlar gerçekleştirmek, iş uygulamalarının özünü oluşturmaktadır.
Toplumun bu yeni döneme geçişini kolaylaştırmak, yeni dönemin belirsizlik ve zorluklarıyla mücadele etmek için liderliğin önemi artmaktadır. Çünkü ;
· Ortak vizyon yaratma ve bunun işbirliği içinde geliştirmesi,
· Rol modeli olma ve bunun sürdürülmesi,
· Yaratıcı düşüncenin ve yeniliğin dönüştürücü liderlikle desteklenmesi,
· Değerlerin ve etik kuralların sistem içinde uygulama imkanı bulması güçlü bir lider profilini tanımlamaktadır.
Yeni çağın örgüt modeline dönüşme eylemi içinde;
· Belirli sınırlara tabi olmadan sınırsız bir örgüt tasarımı içinde öğrenen örgüt özelliğine sahip olunması,
· Örgütlerin kurulma amaçlarının artık tamamen kar elde etmek olmayacağı, çevreye duyarlı olarak toplumsal amaçlara da hizmet edilmesi,
· İletişimin açık ve yaygın olması, her seviyedeki insanın en yüksek iletişime dahil edilmesi
· Yatay ve dikey işbirliği, uyarlanabilir görevler, az sayıda kural, biçimsel olmayan iletişim, karar yetkisinin dağıtıldığı ve daha yatay bir yapıda çalışması,
· Takım olarak çalışma ve kişilerin yeteneklerinin geliştirilmesi,
· Şirket paydaşlarının yönetim süreci içine alınması,
· Dijitalleşerek iş süreçlerin hızlandırılması öne çıkmaktadır.
Sonuç olarak, Örgütlerin değişimi yakalayabilmeleri için, küresel ölçekte yeni bakış açılarını geliştirmeleri, ekonomik, sosyal ve kültürel trendleri yakından takip etmeleri, belirsizliği kararlılıkla yönetmeleri ve bu faaliyetlerini güçlü bir liderlik ile desteklemeleri ihtiyacı bulunmaktadır.
İnanılmaz bir hızla gelişen ve değişen bilgi çağında, sayısız parçacığın birbiriyle etkileşim halinde bulunduğu bir karmaşık sistem içerisinde, zaman zaman hayatın genel resmini görebilmede zorlanabiliyor ve kendimizi bir karmaşa ve kaos içerisinde bulabiliyoruz.
Newton’un doğrusallığı öne çıkaran Klasik fizik kuramından doğrusal olmayan kuantum fizik kuramına geçiş ve bunun bir parçası olan belirsizlik ilkesi içinde, karmaşa ve koas içindeki yaşam döngümüz, yönetim ve diğer bilim alanlarında yeni bir dönemin önünü açmaktadır..
Günümüzde Newtoncu yaklaşımdan Kuantum Bilgeliğine geçiş sürecini yaşıyoruz. Hiçbir sistemde mutlak istikrar yoktur.. Değişim doğrusal olmayan süreçtir ve tüm sistemlerde var olan bir olgudur.
Kaos kuramı yöneticilere yeni bir yönetim paradigması sunmaktadır. Bu paradigma;
‘’Çok şey bilinmesine rağmen, BİLİNMEYEN bir şeylerin hala var olduğudur’’
İşletmelerin dinamik olan çevresini sürekli olarak takip etmeleri, olaylara farklı açılardan bakmaları, sürekli olarak veri toplamaları ve bu veriyi hızlıca paylaşmaları değişim dönemlerinin ön koşulu haline gelmektedir.
Çevresel faktörlerin etkisine karşı, insan kaynaklarına destek olacak teknolojik alt yapının varlığı ve karar destek sistemlerinin mevcudiyeti çalışan örgütleri daha dinamik bir yapıya taşıyacaktır.
Örgütler kaotik ortamlarda, sürekli öğrenme sayesinde sürekli ve ani değişikliklere adapte olacaklardır.
Örgüt yapılarının basit ve sade bir organizasyon yapısına dönüşmesi, organizasyondaki insan kaynaklarının çok boyutlu düşünebilmesi ve insan kaynaklarının değişime hazır olması kaotik ortamda ayakta kalmayı kolaylaştıracaktır.
Bu bağlamda; dinamik bir ortamda yaşayan diğer örgütler gibi SPOR örgütlerinin mekanik bir anlayışla yönetilmesi yerine, takım yapısı içinde, esnek, sürekli yeniden örgütlenebilen ve öğrenen örgüt konumuna gelmelerinin ve bireyleri güçlendirerek onların yaratıcılığından yararlanılmasının uygun olacağını düşünüyorum.
The podcast currently has 24 episodes available.