Davetsiz hayat gayesiz, amaçsız bir hayattır. En önemli farz terk edilirse kişi bunun hesabını Allah’a veremez. Bu durum Müslümanlar için ölüm kalım meselesidir.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ إِنَّا أَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذِيرًا وَدَاعِيًا إِلَى اللَّهِ بِإِذْنِهِ وَسِرَاجًا مُّنِيرًا
“Ey Nebi! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Ve de kendi izniyle Allah’a bir davetçi ve nur saçan bir kandil olarak gönderdik.”[1]
Ben bu makalemde İslâm’ın emin bir bekçisi olan dava adamlarının bazı özelliklerinden bahsetmek istiyorum. Dava adamı yalnızca Allah’a davet eden adamdır. Bu dava Allah’ın davasıdır. Bu yüzden bu davayı taşıyan her dava adamı Allah’a yani İslâm’a davet etmelidir. Çünkü tüm mahlûkatı kendisine davet eden âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Allah’tan başkasına davet zulümdür, haktan uzaklaşmadır. Kendisine davet edilmeye layık olan yalnızca Allah’tır. Bunun için her kim kendisine, cemaatine, partisine, milliyetine, çokluğa, paraya, makama vb. herhangi bir şeye davet ederse bu sapmadır, batıldır, Allah’a davetin terk edilmesidir. Dava adamı yalnızca Allah’a davet etmeli ve O’nun vahyini tebliğ etmelidir. Allah Subhanehû ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır
وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِّمَّن دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ
“Salih amel işleyen, Allah’a davet eden ve ben Müslümanım diyenden kim daha güzel sözlü olabilir?”[2]
Hind bin Ebî Hâle RadiyAllahu Anh diyor ki: “Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem (ümmeti hakkında) devamlı üzüntülü ve sürekli düşünceliydi. Hiçbir zaman rahat içinde değildi. Çoğu zaman susardı. Gereksiz yere konuşmazdı.”[3]
Dava adamı davetine tevhitten başlar. Davet tüm nebi ve rasullerin göreviydi. Tüm nebi ve rasuller davetlerine hep tevhidi anlatarak başlamışlardı. Tevhidi bilmeyen, Rabbini tanımayan, niçin geldiğini, nereye gideceğini, yaratılış gayesini anlamamış insanların İslâm’a girmesi, girse dahi tam teslim olmaları mümkün değildir. Bu yüzden davete namazdan, ahlaktan, Kur’an okumaktan, Sünnetlere uymaktan başlamak örnek davetçi nebi ve rasullerin sünnetine terstir, hatadır. Allah Rasulü sadece Allah vardır demiyor, Allah'tan başka ilah yoktur ve ben Allah'ın dışındaki tüm ilahlara ve onlara tabi olanlara düşmanım, gelin tek ilah olan Allah’a iman edin, kendinizi kurtarın, kardeş olalım, diyordu.
وَمَا أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ مِن رَّسُولٍ إِلَّا نُوحِي إِلَيْهِ أَنَّهُ لَا إِلَهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدُونِ
“Senden önce gönderdiğimiz her peygambere: Benden başka ilah yoktur, Bana ibadet edin, diye vahyettik.”[4]
Dava adamı Allah’ın yardımının davasına sarılmakla geleceğine iman eder. Allah’ın yardımı bizim olmazsa olmazımızdır. Eğer Allah bize yardım etmezse dava adamı olmak bir yana Müslüman olabilmemiz ve kalabilmemiz bile mümkün değildir. Çünkü insanoğlu eksik, aciz ve sınırlıdır. Bu yüzden her şeyde insanoğlu âlemlerin Rabbi olan Allah’a muhtaçtır. O’nun yardımı bizim en büyük gücümüzdür. Eğer biz Allah’a yani dinine yardım edersek Allah da bize yardım edeceğini ve ayaklarımızı dini üzerinde sabit kılacağını vadetti. Eğer dine yardım etmez dava adamı olamazsak Allah’ın bize yardım sözü yoktur. Allah Subhanehû ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِن تَنصُرُوا اللَّهَ يَنصُرْكُمْ وَيُثَبِّتْ أَقْدَامَكُمْ
“Ey iman edenler! Eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı dini üzerinde sabit kılar.”[5]
Dava adamı Allah’ın dinine şer’î ölçülere göre yardım eden adamdır. Allah’ın dinine öyle yardım etmeliyiz ki hem niyetimiz sadece ve sadece Allah’ı razı etmek üzere ihlaslı olmalı hem de şer’î hükümlere uygun şekilde hareket etmeliyiz. Bir kişi bu yolda ihlaslı değilse ne yaparsa yapsın tüm amelleri boştur veya yine bir kişi bu yolda ne kadar samimi olursa olsun eğer şer’î hükümlere uymaz ise o kişi dava adamı değildir. Allah ona yardım etmez ve o kişinin ayakları din üzerinde sabit kalamaz. Her kim İslâmi hayatı başlatma yolunda İslâm’a bağlı kalmazsa bugün değilse yarın yoldan sapacak, davaya hizmet değil zarar verecektir.
قُلْ هَذِهِ سَبِيلِي أَدْعُو إِلَى اللَّهِ عَلَى بَصِيرَةٍ أَنَا وَمَنِ اتَّبَعَنِي وَسُبْحَانَ اللَّهِ وَمَا أَنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ
“De ki: İşte bu, benim yolumdur. Ben ve bana tabi olanlar, basîret üzere Allah’a davet ederiz. Ben Allah’ı tesbîh ederim ve ben müşriklerden de değilim.”[6]
[1] Ahzab Suresi 45-46
[2] Fussilet Suresi 33
[3] Tirmizi
[4] Enbiya Suresi 25
[5] Muhammed Suresi 7
[6] Yusuf Suresi 108