“İman edip de imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte onlar güven içindedir; doğru yolu bulanlar da onlardır.”
TEFSİR:
Âyetteki “zulüm”den maksat Allah’a şirk koşmaktır. Çünkü zulmün asıl anlamı, “bir şeyi olması gereken yere koymamak, hak sahibinin hakkını vermemektir.” Buna göre, ulûhiyet ve rubûbiyet yalnızca Allah’ın hakkı olduğu halde, O’nun dışında başka varlıkları ilâh yerine koymak, Allah’ın mahlûkatı üzerindeki hakkını tanımamaktır. Peygamber Efendimiz: “Allah’ın kulları üzerindeki hakkı O’na kulluk edip hiçbir şeyi kendisine ortak koşmamalarıdır” buyurur. (Buhârî, Tevhid 1; Müslim, İman 48-51) Nitekim bu âyet inince müslümanlara çok ağır geldi ve: “Ey Allah’ın Resûlü, bizden hangimiz nefsine zulmetmiyor ki?” dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Burada kastedilen sizin zannettiğiniz zulüm değildir. Burada Lokmân (a.s.)’ın oğluna hitaben söylediği: «Evlâdım! Allah’a ortak koşma. Çünkü şirk, gerçekten çok büyük bir zulümdür!» (Lokmân 31/13) sözündeki zulüm kastedilmiştir.” (Buhârî, İman 23; Müslim, İman 197)
Sonradan gelen bütün peygamberler de ataları Hz. İbrâhim’in izinde yürümüş ve aynı gerçeği tebliğ etmişlerdir: