Füsun Akatlı, Nezihe Meriç için “En bungun, en umutsuz, umarsız öyküleri bile sonunda feraha çıkar.” demiş. Zor Yokuşu'nda da görüyoruz: Mektubu yazan kadın, yazdığı kişi kadar kendisiyle de hesaplaşıyor; Meriç'in diğer kadın karakterleri gibi cesur, kendi çelişkilerinin farkında, içindeki çatışmadan kaçmıyor. Umutsuzluğu, bungunluğu başka türlü bir hayatın mümkün olduğuna inanmasından geliyor – bunu kendi hayatında tam anlamıyla becerememiş olsa da hep böyle kalmayacağından -nasılsa- emin. Meriç, kadınlara kendi hayatlarının öznesi olduğu ve kendi sesini bulduğu dünyalar yaratmış tüm öykülerinde; kadınlara her defasında 'ben' dedirtmeyi başarmış. Zor Yokuşu da bunun güzel bir örneği.